"YEDİ: BİTİŞ."
'Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var.'"Bak böyle yapacaksın." Abim elindeki taşı denize fırlatırken elini izleyerek öğrenmeye çalışıyordum. Söz verdiği gibi işten erken gelip beni sahile getirmişti. Şimdilik ikimiz olsak da diğerleri de bize katılacaktı birazdan.
"Bu taş çok güzel seker, hadi dene." Avcuma aldığım taşı abimin yaptığı gibi denize fırlattım. Üç kere seken taş en sonunda suya gömülmüştü. Gülümseyerek ellerimi çırptım. "Başardım!" Neşeli sesim onu da güldürmüştü. Beni kollarının arasına aldı ve saçlarıma öpücükler bıraktı. "Küçük kızım gibisin, ufacık şeyler bile seni mutlu ediyor." Başımı biraz kaldırıp gözlerine baktım. Başını eğip bana bakınca kollarımı ona daha sıkı sardım, gülümseyişimi büyüttüm.
Aradan geçen kısa sürede birbirimize sarılarak oturmuştuk. Gelen seslenmeler ile ikimiz de doğrulup ayağa kalktık. Bizimkiler olmalıydı. "Hadi gelin! Şurada çok güzel bir kafe var." Asil ve Pamir'di bize seslenmeye gelen. Diğerleri bahsettikleri yerin önünde bizi bekliyordu. Biraz daha dikkatli bakınca Utkan'ın da geldiğini fark etmiştim, dudaklarım iki yana kıvrıldı. Onların yanına kavuşunca hep beraber içeri girmiş ve büyük güzel masalardan birine geçmiştik. Herkes buradaydı, bu çok harika hissettiriyordu bana. Bir yanımda Utkan diğer yanımda Ali oturuyordu. "Uzun zaman oldu ya. Nasıl gidiyor?" Ali'nin sorusu ile herkes kendi çapında cevaplar verirken sadece dinlemeyi seçmiştim. Gözlerim Asil'e kayınca dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözleri dalmış bir şekilde Berk'e bakıyordu. Onun bakışlarını takip edip Berk'e baktığımda bizimkilerle derin bir sohbetin içinde olduğunu görmüştüm. Efsa ve Rüya telefondan bir şeylere bakarken Gülse'de aramıza katılan Alçin ile sohbet ediyordu. Bakışlarımı sol yanımda oturan Utkan'a çevirince yutkundum.
Göz göze gelmiştik.
"Nasılsın?" Sorusu ile dudaklarım iki yana kıvrıldı. "İdare eder, sen?" Başını salladı hafifçe. "İyiyim ben de," Onu taklit edip başımı sallarken kolunu kaldırıp sandalyemin arkasına atınca gözlerimi kaçırdım. "Çok hoş olmuşsun." İltifatı kızarmama sebep iken dudaklarım inatla daha çok kıvrılmıştı. "Teşekkür ederim Utkan." Adını söylemem ile gülümsediğini hissettim. Hepsi benden yaşça büyük olduğu için abi desem de ona demek içimden gelmiyordu. Hoşlandığımın farkında olsam da asla gün yüzüne çıkarmıyordum bu durumu. Beni hiç kimse istemezdi, isteseler bile içimdeki o kırık ve eksik yan bana izin vermiyordu. Asla bir erkeğe o anlamda yaklaşamayacağımı düşünüyordum.
"Daldın gittin." Gelen ses beni düşüncelerimden ayırmaya yetmişti. Omuz silktim, siparişlerimizi getiren garson ile önüme döndüm. Konuşma isteğim yok olmuştu. Önüme konulan meyveli içeceğe baktım. Canım bir şeyler yiyip içmek istemese de bu bizimkilerin gözüne batıyordu. Onları üzmek isteyeceğim en son şeydi. Bakışlarım dışarı döndü. Yavaş yavaş sonbahara geliyordu ve hava kapalıydı. En sevdiğim mevsimdi kış. "Ayza'm, içsene içeceği." Karşıma oturan Çağan abimdi konuşan, onu onaylayıp pipeti ağzıma yaklaştırdım bir yudum aldım. Yüzündeki memnun gülümseme ile bana göz kırpınca kıkırdamıştım. Çok karizmatik duruyordu, canım abim. Yanımdan gelen iç çekme sesi ile yanaklarım kızarırken utanarak başımı eğdim.