10

22K 1K 98
                                    

Otobüsten inip Ulaş'la buluşacağımız kafeden içeriye girdim. Kafeye göz gezdirdiğimde tombul yanaklı ve yine tombul olan bir kişi göremediğim için telefonumu elime aldım.

-
His: Daha gelmemişsin sanırım.

His: Ben 5 numaralı masaya geçiyorum.

Ulaş: Dur.

Ulaş: Geldim ki ben.

Ulaş: Sen neredesin?

His: Kapıdayım da ne demek 'ben geldim' hani yoksun.

Ulaş: Hah, ben seni gördüm.
-
Bir çocuk elini sallayınca çocuğa baktım. Yok artık, bu Ulaş mıydı?
Masanın yanına ilerleyip; "Ulaş, bu sen misin?" Dediğimde gülüp kafasını salladı. "Ne kadar çok değişmissin." Yok aptal, hep öyle kalacaktı! "Sen de değişmişsin, Hira Hanım." Hira'yı pek fazla kullanmıyordum. Ama Ulaş çoğu zaman bana Hira diye hitap ederdi.

Kısaca sarılmış ve sandalyelerimize oturmuştuk. Oturmadan önce üstünü kısaca süzmüştüm, huydu bu yapacak bir şey yok.
Tarzını sevmiştim, birazcık benimkine benziyordu. Benzemekten kastım; o da salaş giyinmeyi seviyor gibiydi.

 Benzemekten kastım; o da salaş giyinmeyi seviyor gibiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ulaş'la neredeyse her şeyden bahsetmiştik. Onunla görüşmeyeli bayağı bir olmuştu haliyle konuşmak için bir sürü konu birikmişti.

Anneme birazdan geleceğime dair bir mesaj atmıştım.

Şimdi Ulaş'la vedalaşmış ve otobüsü bekliyordum.

Dinlediğim müzik yarıda kesilmişti çünkü telefonum çalıyordu, homurdanarak arayan kişiye baktım. İlker Ağabey'di.

"Efendim ağabey...buralarda mısın?...tamam olur valla, işime gelir...tamam geliyorum oraya. Görüşürüz." Buralarda olduğu için beni almayı teklif etmişti, nerede olduğumu muhtemelen annemden öğrenmişti.

İlker Ağabey'in dediği yere varmak üzereyken uzaktan görmüştüm. Arabanın yanına geldiğimde camı 'tık tık'lamıştım, camı indirmişti ve gördüğüm manzara çok komik duruyordu; gözünde gözlük vardı ve gözlüğü burnunun ucuna kadar indirmişti, gözlüğün üstünden bakıyordu. Kahkahamı tutamamıştım. O da sırıtıp; "Hadi bin de seni bir yere götüreceğim." Ön kapıyı açmış ve İlker Ağabey'in yanına oturmuştum. "Nereye gidiyoruz ağabey?" "Emir'in futbol maçı var, okulda. Özgür de okulda ve aramızda kalsın ama senin gelmeni o istedi." Dediğiyle; "Aynen ağabey, kesin öyledir. Biz doğru düzgün konuşmuyoruz bile." Demiştim yüzümü buruşturarak. "İyi ya konuşursunuz artık." Diyerek konuyu kapatmıştı. "Ha bu arada şu Fenerbahçe formasını giy de gözümüz gönlümüz açılsın." Gözlerimi büyüterek; "Hayatta olmaz, daha çok beklersin! Cimbom'um ne güne duruyor?" Dedim. "Bu ailede Galatasaray'lı olan tek üç kişi var, birisi sen birisi Emir birisi de Eren Ağabey. Zaten Eren Ağabey'le sen birbirinizin kopyası gibisiniz bir şeyiniz farklı olsa şaşırırdım." Kaşlarım şaşkınlıktan havalanmıştı. "Eren Ağabey? Ben? Biz, biz mi benziyoruz? Hatırlat da bir ara güleyim." "Hatırlatırım, hatırlatırım." Demişti. "Ağabey bu maç saat kaçta başlıyor?" "Yedide ama bir süre önce orada olsak daha iyi olur, niye sordun?" Şuan saat beş buçuktu ve evin çok yakınındaydık. Formamı giyip gelmem için yeterli bir süreydi. "Eve gidebilir miyiz? Formamı giyeceğim." "Forman mı var?" Niye bu kadar şaşırmıştı anlamamıştım. "Evet, olamaz mı? Hadi, hadi." Evin önünde durduğumuzda koruma ağabeylere başımla selam verip kapıyı çalmıştım. Sonat Abla kapıyı açınca hızlıca selam deyip odama çıkmıştım. Formamı giyip altıma da siyah bir eşofman giymiştim. Ayakkabımı değiştirmeye gerek duymadığım için direkt çıkmıştım. Demin kapının yanına bıraktığım siyah sırt çantamı tekrar sırtıma asıp kafede sıcak olduğu için at kuyruğu yaptığım saçımı açtım ve arabaya tekrar binip saçımı üstten gelişi güzel topuz yaptım. Uğraşsam bu kadar güzel yapamazdım. İlker Ağabey üstümdeki formamla bakışıp duruyordu. "Ee hadi ağabey." Dediğimde arabayı çalıştırmıştı, bir kolejin önünde durduğumuzda arabadan inmiştim ve binanın acayip büyük olduğunu görmüştüm. "Yok artık, bu okulsa benimki ne acaba?..." İlker Ağabey; "Ahır mı?" Dediğine gülüp kafamı sallamıştım. Aslında ahır değil, akıl hastanesiydi de neyse.

Güvenlikten geçip okulun spor salonuna inmiştik, bayağı büyük bir salondu. Ve başka okuldan öğrenciler de vardı. İlker Ağabey'in dediğine göre bu çok önemli bir maçmış ve finale kalan son iki okulmuş, bu maçı alan takım; ili temsil edecekmiş.

İlker Ağabey oturaklara doğru ilerlerken kaybolmamak için ben de hemen arkasından onu takip ediyordum. İlker Ağabey; "Zaten incecik bir şeysin kaybolur gidersin. Beni takip et." Deyip benimle dalga geçmişti. Ben de arkasından dil çıkarıp onu takip etmiştim. İlker Ağabey oturakların birine oturduğunda ben de yanındakine oturmuştum , sonra diğer yanıma oturan Özgür Ağabey'le gülümseyip yumruğumu uzatmıştım o da yumruğunu tokuşturduğunda havadan sudan konuşmaya başlamıştık. Bir İlker Ağabey, bir Özgür Ağabey Galatasaraylı olmama iki de bir laf ederken ben de formanın üstündeki armayı yüzüme doğru kaldırıp öpmüştüm. İkisi hâlâ 'cık cık'lıyordu ki Özgür Ağabey'in bir arkadaşı ona seslenmişti. Arkadaşı Özgür Ağabey'in tam arkasında olan oturakta oturuyordu. Onlar muhabbet ederken ben de telefonuyla uğraşan İlker Ağabey'in koluna kafamı saylamış onunla birlikte telefona bakıyordum, karşıdan gelen Eren Ağabey'i görene kadar.

,,

birisi 4K mı dedi aboo 😳🥺💗

hissiz' ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin