Çarşamba Günü Sabah
Yarın Emre gelecekti ve içim içime sığmıyordu, evdeki herkes böyleydi.
Her sabah olduğu gibi rutin işlerimi yapmıştım. Yemek odasına geldiğimde masanın hazırlanıyor olduğunu görmüştüm. "Ben de yardım edeyim." Dediğim sırada annem elinde böreklerin olduğu bir tabakla içeriye girmişti. "Yok, kızım biz hallediyoruz ama ağabeylerini ve Emir'i uyandırsan iyi olur. Dün akşam çok geç yatmışlar, hâlâ uyuyorlar sanırım." Kafamı sallayıp tekrar üst kata çıktım. Önce Emir'in odasından içeriye girmiştim, uyuyordu. Birkaç defa seslenmiştim ama uyanmamıştı, ben de kulağına yaklaşıp avazım çıktığı kadar bağırmıştım. Gözlerini saniyede açmasıyla bir beş saniye içinde de üstünde tişört olmayan bir adet İlker Ağabey odaya dalmıştı. Emir ellerini yumruk yapmış gözlerine bastıra bastıra ovuşturuyordu, İlker Ağabey ise ne olduğunu anlamadığı için sadece bakıyordu.
"Ya ağabey evde tarzan gibi gezmesene, ayıp ayıp." Derken üstünü işaret etmiştim. Ayrıca bir taşla iki kuş vurmuştum, odadan çıkarken Emir'in söylendiğini duyuyordum.
Bu sefer Eren Ağabey'in odasını kapısındaydım, Emir'in odasına şafak operasyonu gibi daldığım bu odaya da öyle dalacağım anlamına gelmiyordu. Kapının tokmağını yavaşça aşağı indirerek kapıyı biraz aralamış ve kafamı uzatmıştım, uyanmıştı. Ve kapıyı açmamla birlikte benim olduğum tarafa bakmıştı. "Annem, sizi uyandırmamı istemiş de o yüzden geldim." Deyip kısaca açıklamıştım, kafasını sallayınca kafamı geri çekip kapıyı açtığım gibi yavaşça kapattım.
Özgür Ağabey'i kaldırmak Emir'i kaldırmaktan daha kolay olmuştu. Kahvaltımızı yapmıştık, ben de odama çıkıp ders çalışmış ve kitap okumuştum. Zaten sınavlarımız bitmişti ve okulun son ayındaydık o yüzden pek bir konu kalmamıştı. Tek tük eksiklerim vardı, kendi çapımda halledebilmiştim. Şimdi ise az buçuk olan resim yeteneğimle Emir'i çiziyordum, bir-iki gölgelendirmesi kalmıştı. Bittiğinde kağıdı kaldırıp şaheserime gülümsemiştim.
Bu resmi Emir'e vermeyi ya da göstermeyi istemiyordum, bütün aileyi tek tek çizip dosyamda saklamak ve zamanı geldiğinde vermeyi istiyordum. Resmi alıp önce altına imzamı atıp ardından da kırmızı dosyamın ikinci sayfasına yerleştirdim, birinci sayfada halam vardı. Dosyayı proje dosyalarımın yanına yerleştirip masamı topladım. Daha sonra ise ellerimi yıkamak için odamın içindeki küçük banyoya yöneldim. Solak olduğum için yazı yazarken veya bir şeyler karalarken ellerimin yanı kurşun, boya izi oluyordu. Ellerimi de yıkadıktan sonra yatağıma uzanıp telefonumda takılmaya başlamıştım. Ulaş ve Kerem'le konuşmuş, video izlemiştim. En sonunda yine sıkıldığımda Emir'e sarma kararı almıştım, çünkü neden olmasın? Odasının önüne gelip kapıyı tıklattım, 'Gel' deyince odaya dalmıştım. Üç monitörden iki açıktı; birisinde oyun ekranı, diğerinde ise Zoom görüşmesi vardı. Arkadaşlarından sadece okuldan gördüğüm bir çocuğun siması tanıdık gelmişti galiba diğerleri okuldan değildi ya da öyleydi ama görmemiştim. Emir bana dönerek; "Efendim, abla." Demişti. Ben de çalışma masasının sandalyesini Emir'in sandalyesinin yanına çekmiş ve oturmuştum. -Kameradan beni göstermiyordu.- Emir'in saçlarını karıştırıp; "Sıkıldım, geldim öyle. Sen oyna ben de biraz izleyeyim." Dediğimde gülümseyip benim de oynayabileceğimi söylemişti, üşeniyordum. Daha sonra oynarım, deyip geçiştirmiştim.
Yaklaşık yarım saat sonunda gözlerim kapanmaya başlamıştı ki birisi beni kucaklamıştı, sanırım babamdı. "Baba?" Dediğimde Eren Ağabey'in mırıltısını duymuştum...
Sabah gözlerimi araladığımda kendi odamdaydım. Bugünün perşembe olduğu ve akşamüstü Emre'yi göreceğim gerçeği mutluluktan ağlayabileceğim bir noktaya getirebilirdi. Emre'yi tanımak istiyordum, vakit geçirmek istiyordum. İkizim vardı ve ikizimi yıllar sonra tanıyacaktım biraz şeydi, trajikomik.
Yıkanıp saçlarımı taramış ve alttan at kuyruğu yapmıştım. Üstüme de sevdiğim parçalarımı geçirdiğimde fena olmadığıma kanaat getirip telefonumu arka cebime attım.
Kahvaltı bile yapamayacak kadar heyecanlıydım. Salonda gördüğüm aile üyelerine bakılırsa onlar da çok heyecanlıydı. Bu arada Erdem Ağabey ve eşi Ankara'da yaşıyormuş, geçen gün de beni görmek için gelmiş ama daha sonra gitmek durumunda kalmış.
Telefonumu arka cebimden çıkarıp elime almış daha sonra tekli koltuklardan birine oturmuştum. Kimseden tek bir söz bile çıkmıyordu.
Oturdum, dolaştım, oturdum, dolaştım... Saatlerce bunları yaptım çünkü yapacak bir şey bulamamıştım. En sonunda hepimiz ayaklanmış ve havaalanına gitmek üzere evden çıkmıştık. Henüz uçağın varmasına bir buçuk saat vardı ama ev havaalanına uzak olduğu için anca varırmışız. Emre uçaktan inince çok yorgun olacaktı muhtemelen çünkü saatlerdir uçakta yolculuk yapıyordu. Gerildiğimden dolayı böyle şeyler düşünüyordum. Ve evet, heyecan yerini korkuya bırakmıştı.
Kırk beş dakika gibi bir süre sonunda havaalanına vardığımızda araban inmiş ve yolcuları beklemek için olan dışarıdaki alanda beklemeye başlamıştık.
On, yirmi, otuz, kırk, elli derken ileriden gelen elinde iki tane bavulu iki eline sıkıştırmış Emre'yi görmemle nefesimi tutmuştum.
,,
Bugün bölüm atamadım vallahi, kusura bakmayın. Bir sonraki bölüm Instagram bölümü olacak fakat bu gece mi atsam yarın öğlen mi atsam bilemedim. Duruma göre bakarım 💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hissiz' ✓
ChickLitgerçek aile klasiği. 0: 23/06/21 ♡ 1K: 28/06/21 ♡ 10K: 02/07/21 ♡ 100K: 01/08/21 ♡ 200K: 06/11/21 ♡ 300K: 20/06/22 ♡ 400K: 22/12/22 ♡ 500K: 25/06/23 ♡ 600K: 04/04/24 ♡ |Bitiş: 24/07/21| © 2021 | n