Yemeğimin kalan son kırıntılarını yerken herkes yine çok sessizdi. Annemler yine Emre ile iletişim kurmuyordu ya da kuramıyordu, bunu tam olarak anlamamıştım. Yanımda oturan Emir bir şey söylemek için kulağıma doğru eğilirken ne diyeceğini merak ettiğim için kafamı hafifçe sağa sallayıp tek kaşımı kaldırmıştım. Fısıldayarak konuştuğunda ne demek istediğini anlayamadığım için ben de kısık bir ses tonuyla-her ne kadar onun konuştuğu kadar küçük bir tonda olmasa da- "Ne?" Diye sormuştum. Göz devirip bir daha konuştuğunda sorumu tekrarladım, hafifçe nefes alıp tekrar sorduğunda bu sefer sinirlendiğim için elimdeki çatalı bir sesli bir şekilde masaya savurarak; "Ne diyorsun oğlum? Nerenden konuştuğun belli değil." Küfür edecek gibi olup, "Nasıl fısıldamamı bekliyorsun abla?" Kafasına hafifçe vurup; "O zaman fısıldama salak." Annem; "Siz bu oğluşumun kafasına vura vura aptal yaptınız güzel yavrumu." Diyerek bize yakındığı sırada Emre de demin benim yaptığım gibi kendi çatalını tabağın içine pek nazik olmayan şekilde çarpıp sandalyesini geri iterek kalkmış ve doğrudan annemin gözlerine bakıyordu. Sakin olmayan bir ses tonuyla; "Afiyet olsun." Diyerek yemek odasından çıkmıştı.
Biliyordum, bir haltlar vardı ama çözememiştim.
Emre'nin ardından herkes sofradan kalktığında en son ben ve babam kalmıştık. O da sandalyeden kalkarken saçımı okşamış ve göz kırpmıştı. Hafifçe gülümseyerek karşılık verdiğimde babam bir süre daha bana baktıktan sonra odadan çıkmıştı. Ben de masanın toplanmasına yardım ettikten sonra ellerimi yıkamıştım.
Odama gelip, rahatsız olduğum için yıkanmıştım-sağ elime dikkat ederek-.
Üstüme rahat edebileceğim kıyafetlerimi giymiş ve saçımı da üstten küçük bir topuz yapmıştım.
(Ayakkabıyı daha gündelik bir şey, belindeki kemer ve üstündeki ceket de yokmuş gibi hayal edebilirsiniz.)
Emre'nin odasının kapısının önüne geldiğimde kapıyı tıklamıştım ama ses gelmeyince kapıyı yavaşça araladım. Camın pervazına oturmuş ve ellerini de bacaklarına sarmıştı, sesimi duyunca benim olduğum tarafa dönmüştü.
"Seni kırmak istemiyorum. Daha sonra konuşalım olur mu?" Bu daha çok soru değil de bir ricaydı. Kafamı sallayıp odadan çıktım.
İlker Ağabey'in odasına gidecekken Eren Ağabey'in odasından gelen büyük patırtı ile bakışlarımı hızlıca kapıya çevirdim.
Bu sesi sadece ben duymamıştım herkes buraya doluşmuştu. Emre hızlıca kapısını açıp dışarıya çıktığında babam merdivenleri hızlı hızlı çıkarken yüksek bir ses tonuyla; "Çocuklar! Kimden geldi o ses?" Bizim olduğumuz kata vardığında hepimize sırayla bakarken ben hızlıca; "Eren Ağabey'in odasından geldi! Demiştim. Babam Eren Ağabey'in kapısını açmak için yeltenmişti ama kapı açılmıyordu. "Oğlum, hadi aç şu kapıyı!" Annem de babamın hemen arkasındaydı.
İlker Ağabey; "Baba çekil kapıyı kırayım!" Ne gerek vardı? Odanın anahtarları hemen karşı vitrindeydi. Koşarak Eren Ağabey'in odasının anahtarını alıp geri döndüm. İlker Ağabey tam omuz atacağı sırada, "Ağabey, dur!" Bir anda durunca onu itekleyerek anahtar yardımıyla kapıyı açtım, şanslıydık ki kapının arkasında bir tane daha anahtar yoktu.
Olmayan tek şey fazladan bir anahtar değildi, Eren Ağabey odada yoktu! Odaya sırayla hepimiz doluştuğumuzda yere bir boya kutusunun devrildiğini gördük.
"Hepimiz odamda ne yapıyorsunuz?..."
Eren Ağabey aslında mutfakta su içiyormuş ve resim çizdiği için metalden olan boya kutularının düşebileceğine ihtimal vermediği için odanın bir kısmına koymuş. Bu arada resim çizdiğini öğrenmiştim ama ne çizdiğini görememiştim. Belki bir ara nasıl çizdiğine bakmak için izin alabilirdim.
Odama geçip Geometri çalışmaya başladım...
Önümdeki soruyla son ün dakikadır bakıştığım gibi bakışmaya devam ediyordum, daha fazla bakışamayacağıma kanaat getirip soru çözümünü açtım. "Hee, böyle miymiş? Kolaymış." Durdurup işlemleri tamamladıktan sonra cevap anahtarını hevesle açtım. Şıkkı A bulmuştum ve C'di! "Nasıl ya?" Videoyu devam ettirip izledim, en sonunda sinirlenip kitabı kapattım ve Edebiyat çalışmaya başladım.
Çalan telefonum kurtarıcım olmuştu, koşarak telefonu gelişigüzel fırlattığım yatağın üstünden aldım ve kim olduğuna bakmadan açıp kulağıma götürdüm. "Alo?" Ses gelmeyince telefonu kulağımdan çekip arayan kişiye baktım. 'Bilinmeyen Numara' kaşlarımı çatıp tekrar kulağıma götürdüm bu sefer nefes alışveriş sesleri geliyordu. Yutkunma sesinin ardından güçlü bir çığlık kulağımın en derinliklerine kadar firar etmişti. Ve ardından sadece operatör sesi...
,,
Kaos yaratmam gereken bir zamandayız kdölwpğş. Hikayenin gidişatıyla alakalı tahmininiz varsa buraya alabilirim efeniiimm<33.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hissiz' ✓
Chick-Litgerçek aile klasiği. 0: 23/06/21 ♡ 1K: 28/06/21 ♡ 10K: 02/07/21 ♡ 100K: 01/08/21 ♡ 200K: 06/11/21 ♡ 300K: 20/06/22 ♡ 400K: 22/12/22 ♡ 500K: 25/06/23 ♡ 600K: 04/04/24 ♡ |Bitiş: 24/07/21| © 2021 | n