Sırt çantamın kayışlarını düzeltirken sahile varmıştım. Yanımda getirdiğim dosyanın içinden orta boy bir resim kağıdı çıkardım ve farklı kalınlıktaki dört kalemimi de elime alıp en uygun olanı seçtim. Son olarak çantanın yan kısmından içinde kahve bulunan küçük termosumu da kumların içine düşmeyecek şekilde yerleştirmiştim.
Portre çizeceğim için kaba taslak bir kafa tası çizmekle başlamıştım. Sonra anlamıştım ki; portre olması için pek fazla iyi bir aday olmayabilirdi fakat yine de silmek istemedim.
Altı-yedi dakikanın ardından rastgele çizdiğim resmin şeye benzediğini fark ettim...
İlker Atlas'a? Tamam, tam olarak benzemiyordu ama biraz andırıyordu.
Kafamı iki yana sallayıp resim kağıdını özen göstermeden çantamın içine tıkıştırdım. Yeni bir kağıdı alıp bütün dikkatimi kalemimden çıkan çizgilere verdim. Bu sefer ona biraz daha benzemeyen bir kişi yaratacaktım.
Henüz gölgelendirmeleri bitirmemiştim ki tam önüme düşen gölgeyle kafamı kağıttan ayırdım. Kahverengi, kısa, ve kıvırcık saçlı aynı zamanda yüzünde çillere sahip olan bir kız yanımı işaret ederek, "Oturabilir miyim?" Diye sormuştu.
Tamam bunu Türkçe sormuştu- Dalgınlığına küfür savurup bu sefer aynı soruyu İngilizce olarak sormuştu. Gülümseyerek Türkçe bir şekilde oturmasını söylediğimde gözlerini kocaman açmış ve yanımda bir yer bulmuştu. O otururken hâlâ kucağımda olan resmin altına imzamı atmış ve kağıdı kalemler ile birlikte çantama kaldırmıştım.
"Demek, Türkçe biliyorsun?" Dediğinde kafamı sallamıştım. O ise gülüp; "Vay be hayatımdaki bütün şansımı burada harcadım sanırım." Dediğinde ben de gülüşüne eşlik ettiğimde. "Adın ne? Benim Mencia Jackson." Demiştim, ona gerçek ismimi söyleyemezdim. Güvenilir olmayabilirdi. Kaşını kaldırıp,
"Sanırım sana bundan bahsetmeyeceğim. Gizemli olmayı seviyorum." Dedikten sonra gözünü kırpmıştı. Ben de gülümsemekle yetinmiştim. Bir müddet konuşmadan sadece dalgaların sesini dinlemiştik sonradan aklıma gelen şey ile; "Biraz kahve ister misin?" Diyerek elimle termosu göstermiştim. İki-üç saniye sessiz kalıp, "İçinde beni uyuşturup, bayıltacak bir madde yoksa neden olmasın?" Dediğinde göz devirerek cevabımı beden diliyle vermiştim.
Termosun kapağı zaten bardak olduğu için kapağını açıp dudak payı bırakacak kadar kahveyi içine doldurmuş ve bardağı ona uzatmıştım. Elimden alıp sessiz bir teşekkür mırıldanmıştı. O, ona verdiğim bardaktan kahvesini içerken ben de kendi kahvemi yudumluyordum.
Yine sessiz geçen kısa bir sürenin ardından oturduğu yerden hızlıca kalkmış bana el sallamış ve ardından da ortadan kaybolmuştu. Kaybolmadan önce sorduğum 'nereye' sorusuna 'mutlu olmaya, bir gün tekrar görüşeceğimize eminim' deyip koşturmuştu. Koştuğu yöne baktıktan sonra derin bir nefes alıp; "Gittiğin yerde mutlu olacaksan orada olabileceğimden pek emin değilim." Demiş ve toparlanmıştım. Çantamı sırtıma taktıktan sonra kulaklıklarımı kulağıma takmıştım.
Hâlâ sahildeyken bir an şarkının temposuna tutulmuş ve terliklerimi çıkarıp çıplak ayaklarla kumların ayağıma temas etmesine izin vermiştim. Koşuştururken şarkının sözlerini çok yüksek sesle olmayacak şekilde söylüyordum.
'Cause I'm so into you'
Dışarıdan çok utanç verici durduğuma emindim.
Birkaç insan bana bakınca boğazımı temizleyip dağılan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Terliklerimi de giyip yürümeye devam ettim.
Bir adım daha atacağım sırada önüme geçen kişiyle başımı biraz daha kaldırarak kim olduğuna baktım. Bu, geçen gün kaykayıyla yanımdan geçen çocuktu. "Sesin güzelmiş." Dediğinde cevap vermedim ve yüzüne bakmaya devam ettim. O da elini uzatıp, "Her neyse, tanışmadık. Dylan ben. Dylan Martinez." Diyerek kendini tanışmıştı ve benden bir cevap bekliyordu.
"Peki, ben de Mencia. Mencia Jackson." Deyip uzattığı elini tutmuştum. Arkasındaki iki arkadaşını da tanıştırdığında 'memnun oldum' tarzında bir şeyler söylemiştim.
"Bir şeyler içmek ister misin Mencia?" Diye sordu, çocuklardan biri olan Finn. Kabul edecektim, onları sevmiştim. "Olur-" Dememe kalmadı çünkü telefonum çalıyordu. Arayanın Ander olduğunu görmeden elimle bir saniye diyerek cevapladım.
"Efendim...Aklımdan tamamen çıkmış!...Beş dakika oradayım!" Bir davete gidecektik, ne alakaydı bilmiyordum ama biraz daha geç kalırsam pek iyi şeyler olmayacağını biliyordum. "Ailecek bir yere gitmemiz gerekiyordu, unutmuşum. Ama daha sonra buluşalım, olur mu?" Dediğimde üçü de onaylamıştı.
Telefon numaramı vereceğim sırada halamdan gelen bir ton mesajla acele edip cebimden küçük bir tükenmez kalem çıkarıp en yakınımda olan Dylan'ın avcuna numaramı yazdım. Koştururken 'elini çizdiğim için kusura bakma' gibi bir şeyler gevelemiştim.
,,
Nasılsınızzz?<33
66,7K ağlarıım💗💖❤💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hissiz' ✓
ChickLitgerçek aile klasiği. 0: 23/06/21 ♡ 1K: 28/06/21 ♡ 10K: 02/07/21 ♡ 100K: 01/08/21 ♡ 200K: 06/11/21 ♡ 300K: 20/06/22 ♡ 400K: 22/12/22 ♡ 500K: 25/06/23 ♡ 600K: 04/04/24 ♡ |Bitiş: 24/07/21| © 2021 | n