"Ne anlıyorsun şu kütüphaneden?"Kafamı ona çevirip dik dik baktım. "Bana bak, başından beri gelmeni istemiyordum zaten. Eğer konuşup duracaksan çık git buradan." dedim kardeşime karşı.
"Gerçi ben neden geldiğini biliyorum."
"Nedenmiş?" dedim dalgaya vurarak. Karşı tarafa daldığını görünce baktığı tarafa döndüm. Hyunjin kitapları düzenliyordu.
Beni duymazdan geldi. "Şu görevli seni geçen eve bırakan kişi mi?"
"Beni mi takip ediyorsun, ne bu sorular?"
"Hiç, Jisung'tan başka arkadaşın yok sanıyordum."
"Bütün arkadaşlarımı tanımak zorunda değilsin."
Jeongyoon hiç de inanmışa benzemiyordu. Beni tanıyordu ve yıllardır farklı insanlarla takıldığımı görmemişti.
Yaklaşıp kulağıma fısıldadı. "O da Jisung hyung gibi mi?"
Dediğini anlamadığımdan kaşlarımı çattım. "Ne?"
"Yani o da gay mi?"
"Ne alaka?" dedim şüpheyle.
Omuzlarını silkti. "Genelde gayler böyle tarz sahibi oluyor."
Kaşlarım havalandı. Aklıma gelen şeyle ağzımı açtım ama son anda vaz geçtim söylemekten. "Önüne dön, ders mi çalışıyorsun yoksa insanları mı izliyorsun belli değil."
Sırıttı. "İyi de hyung, sen de ders mi çalışıyorsun yoksa insanları mı izliyorsun belli değil."
"Hadi ordan. Sen diyince baktım. Şimdi kapa çeneni ve ders çalış." Tam konuşacakken lafını kestim. "Jeongyoon, zorlama istersen?"
Tehditvari bakışlar atsa da nihayet susmuş ve önüne dönmüştü. Bir şeyler anlamış olma ihtimali içime kurt düşürmüştü. Hyunjin'le aramda hiçbir şey yoktu ama benim ona karşı hislerim olduğunu anlamış olmalıydı ki böyle imalı konuşabiliyordu. Yine de kanıtlanabilecek bir durum yoktu ortada o yüzden bu konu hakkında çok da düşünmedim.
Ailem Jisung'un gay, kendi tabiriyle bisex, olduğunu ilk öğrendiklerinde epey şaşırmışlardı. Hatta babam, benim de gay olduğumu düşündüğünden Jisung'un beni kötü etkilediğini söyleyip onunla konuşmamı kesmemi söylemişti. Annem hiçbir şey olmamış gibi davranıp eskiden tavrı neyse aynı o şekil devam etmiş, kardeşim de bir süre Jisung'la dalga geçmişti. Sonuç itibariyle Jisung'la konuşmaya devam ettiğimden babam da bir süre sonra aslında gaylerin de 'normal insanlar' olduğunu anlayıp Jisung'a alışmıştı.
Konu bana gelirse ailemin olası tepkisini az çok biliyordum. Babam kesinlikle karşı çıkar, annem ise sessiz kalırdı. Açıkçası kardeşimin ne düşündüğü çok da umursamıyordum. Çünkü kendi çapında dalga falan geçerdi.
Yine kafamda milyon tane olasılığı tartarken Jeongyoon'un kolumu dürtmesiyle irkilip ona döndüm.
"Dalmışsın."
Ne var dercesine kafamı salladım. "Sıkıldım. Kafede bir şeyler mi içsek?" dedi.
Sıkıntıyla oflayıp önümdeki bilgisayar ekranına baktım. Daha bitirmem gereken iki slayt vardı.
"Sen git istiyorsan. Ben bir süre daha burdayım."
Suratını asıp ayağa kalktı. "İyi, bana para ver o zaman."
Kaş altından ters ters baktım. "Misin?"
"Ne?" diyince iyice sinirlendim. Ağzımı açacakken yüzüne gereksiz bir sevimlilik kattı ve elini açıp dilenci gibi avucunu önüme uzatırken fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Library | Hyunin
FanfictionJeongin'in çoğu zaman geldiği bu iki katlı binada sevdiği şeyler sadece kitaplar ve kahveyken listesinin başına yeni bir madde eklenir, kütüphane görevlisi.