Oturduğum masanın yanı ben geldikten bir süre sonra dolmuş ve masadaki kişiler fısıldamadan gayet sesli bir şekilde aralarında konuşuyorlardı.Önce duymazdan gelmeye çalıştım, ama önümdeki cümleyi altıncı kez okuyunca sinirlenmeden edemedim. Üç kişilik erkek grubuna döndüm.
"Konuşacaksanız buna uygun bir yere gidin lütfen." dedim sesimi kısık tutmaya çalışarak.
İçlerinden birisi bana döndü. "Rahatsız oluyorsan sen gidebilirsin." dedi.
"Kütüphane burası. Ya gidin ya da sessiz olun."
Dediğimi umursamayıp konuşmaya devam ettikler. Sinirle defteri sertçe kapattığımda o masa da dahil olmak üzere kütüphanedeki birkaç kişinin kafası bana döndü. Bir müddet gerçekten sussalar da sonra tekrar konuşmaya devam ettiler.
Daha fazla tahammül edemediğim için onlardan uzak başka bir masa aradım. Uzun masaların birinde Sunwoo'yu görünce onun yanına doğru adımladım.
Yanına vardığımda beni görüp bilgisayarını kapattı. "Burada mıydın?" diye fısıldadı.
"Maalesef."
Kaşları hayretle kalktı, suratımı inceliyordu.
"Ne oldu, bir sorun mu var?"
"Boş ver önemli değil." diyip geçiştirdim. Anlamak için yüzümü incelese de ısrar etmedi.
Ders çalışma hevesim kaybolduğundan kitabımı çıkarıp bitmek üzere olan son sayfaları okumaya koyuldum. Çok sürmeden kitap bitince hemen bitirdiğim için pişman oldum. Okumaya alışmıştım.
İade etmek üzere bitirdiğim kitabı bir kenara koyarken Hyunjin'in benim az önce tartıştığım grupla konuşuyor olduğunu gördüm. Herhalde ben oradan ayrıldıktan sonra da gürültü yapmaya devam etmişlerdi.
Tartışırken çatık kaşları ve kendini dizginlemeye çalışırken ağır ağır yaptığı el kol hareketleriyle oldukça ciddi duruyordu. Konuşulanlar grubun hoşuna gitmemiş olacak ki ayaklanıp kütüphaneden çıktılar.
Benim onu izlediğimi görünce yanıma gelecekmiş gibi bana doğru adımlamıştı ki gözleri arkama kaydı ve duraksayıp yönünü değiştirdi.
Sunwoo'yu fark ettiğinden gelmemişti muhtemelen. Yine de bunun yanıma gelmesi için bir engel olduğunu düşünmüyordum.
Önüme döndüğümde Sunwoo bana bakıyordu. Öne doğru yaklaştı.
"O sürekli böyle gergin mi?"
"Aslında hayır."
"Benden hoşlanmıyormuş gibi bakıyor."
Omuz silktim. Belli ki öyleydi zaten.
Bir süre konuşmadan masaya dalıp gitti. Sonra ayağa kalkıp kısık sesle "Lavaboda konuşalım mı?" diye sordu.
Kafamı sallayıp ayağa kalktım. Lavaboya geçince önce lavaboda kimse var mı diye baktı, kimsenin olmadığını teyit edince konuşmaya başladı.
"Onunla" dedi ve duraksadı. "Aranda bir şey var değil mi?"
Aramızda kesin bir şey yoktu ama Sunwoo'ya belirsiz bir cevap vermem daha saçma olacağı için kafa salladım. Nedense çok şaşırmadı. Yine de suratı asılmıştı.
Doğru kelimeyi aramak ister gibi durdu, düşündü. "Beni senden kıskanacak kadar mı?"
"Yakınız." dedim. Bakışları yerdeyken anladığını belirten kafa sallayışını görünce verdiğim cevabın yeterli olduğunu anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Library | Hyunin
FanfictionJeongin'in çoğu zaman geldiği bu iki katlı binada sevdiği şeyler sadece kitaplar ve kahveyken listesinin başına yeni bir madde eklenir, kütüphane görevlisi.