Kafede oturmuş kahvemi içerken yaptığım tercihin yanlış olduğunu anlamıştım. Öyle ki kahveyi içene kadar havanın gayet normal olduğunu sanıyor, baharın hafiften kendini belli ettiğini düşünüyordum. Tabii damla damla terleyene kadar.Sunwoo ile birlikte içiyorduk kahvelerimizi. O teklif etmişti içmeyi, ben de kabul etmiştim. Şimdi bunun yerine naneli limonata daha içilmesi geliyordu.
Sunwoo bembeyaz giyinmişti. Üzerinde renkli olan tek şey açık mavi ayakkabılarıydı. Ben ise üzerime koyu yeşil yarım kollu gömlek altıma da kahverengi keten pantolon giymiştim. Güneşin bütün ışınlarını üzerime çekmeseydim tam bu havanın kıyafetleriydi.
"Bugün hava güzel. Kütüphaneyi boş ver dışarıda gezelim, ne dersin?"
Yüzünde ikna edici olduğundan emin bir ifadeyle gülümseyerek bana bakıyordu. Benim ne kadar üşengeç birisi olduğumu bilseydi daha çok direteceğini bilerek bundan hemen vazgeçerdi.
"Bugün kütüphaneden beni alıkoyamazsın, üzgünüm."
"Özel bir nedeni mi var?"
"Ne nedeni olacak, rutinim."
Limonatasını içerken kaşları büzüldü. Dediğime mi yoksa limonatasının ekşi oluşuna mı anlamadım ama yüzünü buruşturdu.
"Adım atmadan önce de plan yapıyorsundur sen şimdi."
Yanaklarımın içini ısırdım. İyi ki kafamda yaşamıyordu yoksa benimle burada oturuyor olmak onun için dert olurdu.
"Kötü olduğunu söyleyemezsin."
"Planlı olmanın mı? Tabii ki söylerim. Hayat her zaman senin planlarına göre akmaz."
Gülüp alayla kaşımı kaldırdım. "Ne yani planların umrumda değil, seni burada bırakıp giderim mi diyorsun?"
Sırıtıp burnumu parmakları arasında sıkıştırdı. "Hayır, çok düşünüyorsun diyorum."
Elini tutup burnumdan uzaklaştırırken gülüşü yüzünde bulanıklaşır gibi oldu.
"Şu temas işini azaltsak?"
Elini kendine çekti. "Rahatsız mı oluyorsun?"
"Garip reflekslerim var. Bir andan eline falan vurabilirim, o yüzden yani."
Yalan değildi. Dokunduğunda onu itebilirdim veya ben geri çekilirdim ve bu da hoş olmazdı.
"Anladım." dedi yavaştan toparlanırken. Limonatasını bitirip ayağa kalktı. "Vurman çok da sorun değil" dedi ve ardından hemen saçlarımı karıştırdı. "Ama bunu yapmamı engelleyemezsin." diyip güldü.
Sözümde durup koluna sağlam bir tane yapıştırdım. Rahatsız olduğumdan değil, sabah saçlarımı yapmak için yarım saatimi harcadığımdan vurmuştum.
"Ben en iyisi teması biraz azaltayım."
Dediklerine gülünce o da hiç bozulmamış gibi güldü benimle. Gidecek gibi bir vaziyet aldığından ben de ayaklandım ve birlikte kasaya doğru yürüdük. En son kahveleri o ödediğinden ona fırsat tanımadan bu seferkini ben ödedim. Kafeden çıkmadan önce ben durunca o da durdu.
"Burada kalmaya hâlâ hevesli misin?"
"Kaç kere daha soracaksın?"
"İyi düşün, yemek falan yiyebiliriz?"
Gülüp omzundan itekledim onu. "Görüşürüz Sunwoo."
Pes edip bana dönükken geri adım atarak yavaş yavaş uzaklaştı. "Görüşürüz o halde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Library | Hyunin
FanfictionJeongin'in çoğu zaman geldiği bu iki katlı binada sevdiği şeyler sadece kitaplar ve kahveyken listesinin başına yeni bir madde eklenir, kütüphane görevlisi.