1.8

1.6K 226 231
                                    


Birkaç gün boyunca süren yağmurla hava eski durumuna kavuşmuştu. Ayaklarım kısmen üşüyor olsa da çorap giymemiştim. Yere bastığımdaki o soğuk hissiyatı seviyordum.

Odamda kitap okurken açık pencereden içeriye ürpertici bir hava girmesiyle yerimden kalkıp pencereyi kapattım. Ayaktayken etrafın dağınıklığı gözüme battı. Son üç dört gündür kafam bir hayli dağınık olunca etrafı da dağıtmış, kendimi toparlayamadığım gibi etrafı da toparlamayı göz ardı etmiştim.

Hafta sonu okuyup yarım bıraktığım iki kitaptan biri olan romanın arasına ayraç koyup etrafı düzenlemeye başladım. Çok uzun sürmeyen toparlama işi bitince kendimi yatağa atıp yeni yıkandığından mis gibi kokan soğuk çarşafa sarıldım.

Kaldığım sınavın bütüne girdiğim günün ardından kendime birkaç günlük tatil vermiştim. Ders çalışmadığım gibi kütüphaneye de gitmemiş, koskoca dört gün boyunca evde keyfime bakmıştım. Eve ıslanarak geldiğim günün ardından evde kalmak iyi gelmişti. Bir nebze rahatlamış olsam da yine az düşünmeyi başaramayarak kendi iç tahlil rekorumu kırmıştım.

Odada sıkılınca televizyon sesi gelen salona adımladım. Annemin dizisi olmadığından kardeşimle birlikte belgesel izliyorlardı. Jeongyoon'u nadiren salonda otururken görürdüm. Genelde telefonuyla vakit geçirmek onun için dünyanın en iyi aktivitesiydi.

Koltuğa uzanıp başımı annemin kucağına koyduğumda annemin elleri yanaklarıma gitti. Bir yandan yanaklarımı sıkarken diğer yandan döver gibi seviyordu. Annemden zar zor kurtulduğumda kardeşime baktım. Üçümüzün aynı koltuğa sığabilmiş olmasına şaşırırken ayaklarımın ucundaki Jeongyoon'u dürttüm.

"Telefonun şarjı mı bitti? Neden burdasın?"

Yan yan baktı. "Hadi benimki öyle de sen neden burdasın?"

Annem de konuşmaya dahil oldu. "Yanlış anlama oğlum ama sen her gün kütüphaneye giderdin, ne oldu canını sıkan bir şey mi var?"

"Yok anne sınavlar bitince dinleneyim dedim."

"Vardır canını sıkan birileri." diyen kardeşime baktım. Elimde kalma olasılığını düşünürken bana o pis sırıtışıyla bakıyordu.

"Şimdiye kadar kız arkadaşının olmaması da bir garip. Yoksa bizden bir şey mi saklıyorsun?"

Ayağımla kardeşimi itip yere düşürürken konuştum. "Haddini aşıyorsun."

Yüzünü ekşitti. "Bir daha bana o pis ayaklarını sürme." dedi.

"Ayaklarım senden temizdir." diyip güldüm. Altta kalmayacağımı bildiğinden sadece sinirlenmekle yetinip kendi kendine sessizce sövdü. Aldırmadım. Eğer yüksek sesle söylemiş olsaydı burada onu ne ben, ne de annem rahat bırakırdı.

"İnsan gibi anlaşamıyorsunuz."

Annemin dediğiyle yere düşmüş kardeşimin saçlarını karıştırdım. "Büyüyünce anlaşacağız onunla."

Düştüğü yerden kalkıp tavırlı bir şekilde salondan çıkarken konuştu. "Ben gidiyorum ya."

"Git tabi şarjın dolmuştur."

Karşı odadan kudurma sesleri geldiğinde mutlu mutlu güldüm. Evde sıkıldıkça ona sarıyordum.

O gidince annemle bir müddet konuşup sohbet ettik. Bana derslerimi ve arkadaşlarımı sordu, ona anlattım. Sonra sohbetimizi zil sesi böldü. Yerimden kalkmama gerek kalmadan mutfaktan çıkan kardeşim kapıyı açınca içeriye Jisung girdi.

"Rahatınızı bozuyorum kusura bakmayın."

"Hoş geldin çocuğum."

"Hoş buldum teyzecim." dedi. Yanıma gelip elini omzuma attı. "Ben Jeongin'i almaya geldim."

Library | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin