Bir diktörtgen bir kare. Her adımda botlarımın ucunda bitip asla üzerine basmadığım çizgiler. Hızlı adımlarım hiçbirini es geçemezdi. Kütüphaneye giderken yapılacak belli şeylerim vardı.Modundaysan müzik dinle, yoksa yapacaklarını planla, eğer plânladıysan ve geriye yapacak bir şey kalmadıysa zemindeki karelere basma. Bugün için yapılacak sadece bu kalmıştı.
Etrafı seyretmek çoğu zaman sevdiğim bir şeydi. Bazen de böyle kimselere bakmak istemiyordu canım. Hiçbir şey ilgimi çekmiyor, yürürken düşüncelerime dalıyor daldıkça etraftan soyutlanıyordum. Kareleri çevreleyen çizgilere basmamak bir oyun gibiydi başlarda. Artık iş ciddiye bindiğinden ne zaman bir çizgiye bassam büyük bir rekabeti kaybetmiş gibi hissediyordum.
Nihayetinde zemindeki kareler kütüphanenin mermer basamaklarıyla son bulmuştu. Soğuk bütün vücuduma işlediğinden adımlarımı hızlı tutup büyük kapıdan içeri girdim. İçeriye geçmemle ılık hava hızla nüfusuma işledi. Kütüphane, her zaman sıcak karşılar, içeri girdiğimde hoş bir titremeyle içimi gıdıklardı.
Ders çıkışları zaman bulabildiğim kadar gelmeye çalışıyordum buraya. Bir düzenim vardı artık. Sosyal bir insan olmamama rağmen kütüphanede tanıdığım ve sonrasında konuşmaya devam ettiğim birkaç arkadaş dahi edinmiştim. Hatta benden yaşça büyük olan kütüphane görevlisi teyzeyle bile arkadaş gibiydik. Sürekli beni güler yüzle karşılar, okuduğum kitapları beğenip beğenmediğimi sorar, eğer okuduğu bir kitapsa onun hakkında konuşup tartışırdık. Tabii bu konuşmalar onun masasının başında fısıldayarak gerçekleşirdi. Orada normal ses tonuyla konuşsak dahi içerdekiler duymazdı ama kütüphanede fısıldayarak konuşmak alışılmış bir kuraldı.
Kütüphane, evde olan sıkıntılardan ve eksik olmayan gürültülü huzursuzluktan kaçmak için en uygun yerdi benim için.
Her zaman oturduğum masaya çantamı bırakıp kot ceketimi çıkardım. Biraz soluklandıktan sonra çantamdan kitaplarımı çıkardım ve kitaplarımı bir köşeye koydum.
Öncesinde kitap okuma alışkanlığım yoktu. Bunu zor yolla da olsa lisede yapılan kitap okuma sınavlarıyla kazanmıştım. Lise biteli neredeyse iki yıl olmuş ve ben bir kitap tutkunu haline gelmiştim.
Elimde okuyabileceğim bir roman kalmamıştı. Ben fark edemeden kitap okumak son zamanlarda bir ihtiyaç olmuştu benim için. Okuyacağım bir kitap yoksa elime bir kitap geçene kadar hoşnutsuz olurum. Bu yüzden ayaklanıp roman aramak için kitaplıklara yürüdüm.
Bir süre boyunca kitaplıkları gezdim romanları inceledim ama yine de ilgimi çeken bir roman bulamadım. Görevli teyzenin önerebileceği bir şeylerin olduğunu umarak yanına gidecektim, gittim de, ama teyzeyi yerinde bulamadım. Onun yerine benim yaşlarımda birisini buldum karşımda. Kısaca süzdüm onu.
Uzun ve siyah saçlı, iri dudaklı, yüzü orantılı, keskin yüz hatlarına ters düşecek şekilde yumuşak bakışları vardı.
Umduğum kişiyi bulamadığımdan kısa süreliğine duraksadım. Ne söyleyeceğimi de unuttuğumdan ağızımı açıp bir şey söylemeden geri kapattım.
"Buyrun?"
Fısıldayarak konuştum. "Görevli teyze nerede?"
"İşten ayrıldı. Onun yerini ben devraldım." Uzun ince parmaklarını birbirine kenetledi. "İstediğiniz bir şey varsa yardımcı olabilirim?"
Sesi kulağa hoş bir tınıyla ulaşıyordu. Bir şeyler istemek geldiyse de içimden bunu yapmadım. Oysa işi gereği sorduğu bir soruydu sadece.
Teyzeyi bulamamanın verdiği garip hissiyatla ondan yardım almak istemedim. "Hayır, teşekkürler." diyip oradan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Library | Hyunin
Fiksi PenggemarJeongin'in çoğu zaman geldiği bu iki katlı binada sevdiği şeyler sadece kitaplar ve kahveyken listesinin başına yeni bir madde eklenir, kütüphane görevlisi.