2.0

1.3K 209 255
                                    


"İşe girecekmiş. Kütüphanenin yakınlarında pastane varmış. Yani boşta olduğu zamanlar da fazla buluşamayacağız."

Kaşlarımı çatıp Jisung'a döndüm. "Siz ne ara bu kadar buluşur oldunuz ki?"

"Jeongin biz sevgili olduk."

"Ne?"

Limonatasını bir kenara bırakıp birkaç saniye boyunca susup yüzüme baktı. Çantasını alıp ayaklanacağı sırada onu zar zor durdurdum.

"Dinlemiyorsan gideyim, boşuna mı konuşuyorum?"

Saçımı kaşırken bakışlarımı kaçırdım. "Ondan değil, dinledim. Dalmışım öyle."

Tekrar limonatasını içmeye koyulup dikkatle beni süzdü. "Ne o, aklından neler geçiyordu?"

Pek o konuyu açmak istemesem de sadece benim bildiğimden içimde biriken duyguları bastırmak zordu.

"Hyunjin artık benimle arkadaş olmak istemediğini söyledi."

Kaşlarını çatıp dediklerimi anlamaya çalıştı. "Ne yaptın da böyle sakin birisini çileden çıkarttın?" Sonra kafasında olayı çözmüş gibi bilmiş bir tavırla, "Ama adam ne dese haklı. Bana bak, senin yüzünden her gün sinir krizi geçiriyorum." dedi.

"Bir şey yaptığım yok. Hem olay öyle de değil."

Bu sefer başladım olayları baştan anlatmaya. Jisung bütün anlattıklarımı dikkatle dinledi. Anlattıklarım bittiğinde yumruk yaptığı elini ısırıyordu.

Yumruğunu ağzından çekip, "Jeongin" dedi. "Bu herif senden deli gibi hoşlanıyor ve bu sefer eminim."

Bir şey demedim. Öyle düşünmeye devam etmek istedim.

"Her ihtimali düşünüyorum aslında. Belki benimle sadece flört etmek hoşuna gidiyordur, aynı diğerleriyle de olduğu gibi. Mesela Jongin."

"Ya herif sana artık seninle arkadaş olmak istemiyorum demiş daha ne desin? Evlenme teklifiyle mi ikna olacaksın?"

"Neyse ne düşünmek istemiyorum."

Güldü. "Bütün gün boyunca bunu düşüneceğine eminim." dedi bardağını bitirip ayağa kalkarken.

"Ben gidiyorum. Sana iyi çalışmalar."

"Jisung ben de mi seninle gelsem? Şu an hiç kütüphaneye gidesim yok." diyip ayaklanmışken omzumdan tutup geri yerime oturtturdu.

"Hayatta olmaz, bugün kursum var. Sen de korkak gibi sürekli kaçmaya falan çalışma." Ben pes edince mutlu mutlu uzaklaştı benden. "Hadi görüşürüz." dedi, ben de aynı şekil ona karşılık verdikten sonra kafeden ayrıldı.

Önümdeki kahveye baktım. Yine soğuk içecekler yerine kahveyi tercih etmiştim. Bir tık ellerimde titreme yapıyordu sanırım, heyecandan değilse.

Garson gelip önümü toparlayıncaya kadar orada oturdum. Sonra yerimden kalkıp kasaya ödeme yaptım. Ne zaman kafeden çıkıp da kütüphanenin kapısının önünde bekler olmuştum, bilmiyorum. Kafam o kadar doluydu ki arkadan gelen kişinin beni uyarmasıyla orada dikilmeyi bırakıp içeri girdim.

Kütüphanede birkaç kişi vardı göze çarpan. Yer seçmek kolay olduğundan en köşelerden bir masaya oturdum. Ders falan çalışacağım yoktu, evde bunaldığımdan gelmiştim buraya zaten. Boş boş kitap okuyup defolup gidecektim.

Library | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin