Otobüs geldiğinde hiç oyalanmadan kartımı okutup boş bir koltuğa oturdum. Benim ardımdan birkaç kişi de otobüse bindiğinde otobüs hareketlenmeye başlamıştı. Bir süre sonra yanımdaki koltuğun dolduğunu hissedince başımı çevirip kimin oturduğuna baktım. Hyunjin'in büyükannesiydi. Hâlâ büyükannesi olmasına inanmakta zorluk çekiyordum. Ama başka mantıklı bir açıklaması da yoktu.Yüzünde her zamanki gibi büyük ve neşeli bir gülümseme vardı. Karşımda böyle sevimli sevimli gülümserken elimde olmadan ben de gülümsedim. Bir elini kaldırıp yanağımı hafifçe sıktı.
"Ay ben seni çok seviyorum biliyor musun evladım? Ne zaman seninle burada karşılaşsak çok seviniyorum. Böyle sürekli yanaklarını sıkmak geliyor içimden!"
Yanaklarımla olan mücadelesi sürerken gülümsemeye çalıştım, kolay olmamıştı. Yanaklarımı bıraktığında rahatlamış, memnun bir şekilde arkama yaslanmıştım.
Teyze konuşmadan önce araya girdim. "Nasılsınız efendim, iyi misiniz?"
"İyiyim çocuğum, sağ ol."
Aklımdakilerden emin olmak için bir soru sordum. "Ördüğünüz atkıyı torununuz beğendi mi?"
Sevinçle ağızına araladı, işte koyu bir sohbete hazır olduğunu bu hareketiyle yeterince belli etmişti.
"Sorma sorma çok beğendi! Ee tabii ben ördüm beğenmez mi?"
Aklına gelen şeyle durdu, elini dudaklarına götürürken bir şeyler düşündüğü belliydi.
"Yalnız sonra bana gelip dedi ki, 'Babaanne bunun üzerine parfüm mü sıktın' ben de 'Yok canım niye sordun' dedim. 'Güzel kokuyor' dedi. Hahaha herhalde senin kokun sinmiş evladım."
Samimi olmasına özen verdiğim yüz ifademin ardında daha fazla duygu taşıyordum. Yine de bunları dışa yansıtmaktan çekinmiştim. Hyunjin'in büyükannesi olmasını göz ardı edemezdim.
"Torununuzun adı Hyunjin mi?"
Sorduğum soruya şaşırmıştı. Nerden bildiğimi merak ediyor olmalıydı.
"Evet, tanışıyor musunuz yoksa?"
"Evet, kütüphaneden."
Bunu söylemem onu neden bu kadar neşelendirmişti, anlamamıştım. Sanırım insanlar yaşlanınca böyle ufak tefek şeylere bile mutlu oluyorlardı.
"Dur dur! Bizim torun dedi ki, kütüphanede birisi varmış çok tatlıymış, aynen böyle söyledi."
Bir şeyi hatırlamak için durdu düşündü. Sonra devam etti. "Adı da Jongin mi neymiş. Acaba senden mi bahsediyordu çocuğum?"
Dediği şeyle moralim düşmüştü. Jongin'i mi tatlı buluyordu sahiden? O donuk suratlı torbacı kılıklı herifi? Yolda görsem bıçaklar mı beni diye bir metre öteden yürüyeceğim bir tipi nasıl tatlı bulabilirdi ki?
"Yok teyzecim adım Jeongin benim. Başka bir arkadaşından bahsetmiştir."
"Belki ben yanlış anlamışımdır. Olabilir sonuçta."
Kafamı salladım onaylarcasına. O da geri eski moduna dönüp tekrardan konuşmuştu.
"Kaderin cilvesine bak. Torunumla tanışacağını hiç düşünmezdim."
"Ben de." diye mırıldandım. Nasıl bizim tanışmamızı o kadar isteyip dua ettiyse tanrı kabul etmiş olmalıydı.
"Yakışıklı çocuk değil mi?"
"Sizin genlerinizi aldığı belli efendim."
Küçücük iltifata gözleri kısılıncaya kadar gülümsemişti. Gülümseyişi Hyunjin'inkini andırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Library | Hyunin
FanfictionJeongin'in çoğu zaman geldiği bu iki katlı binada sevdiği şeyler sadece kitaplar ve kahveyken listesinin başına yeni bir madde eklenir, kütüphane görevlisi.