"Sen gittikten sonra kafeye indik. Ben pahalı diye içmeyecektim ama Minho zorla bana kahve ısmarladı." Saçını kenardan savurdu. "Kendisine yardımcı olduğum için teşekkür etti. Bir ara tekrar buluşmak istiyormuş.""Adamı notlarınla tavladın yani?" dediğimde sırıttı. Mutluydu karşılık bulduğu için.
"O da var tabii ama cazibemi de görmezden gelmeyelim şimdi."
"Geçenki gibi göz mü kırptın ne yaptın?"
Duruşunu dikleştirdi. "O bir hataydı. Tavsiye falan bekliyorsan vereyim ama?" dedi altta kalmayarak.
"Yok sağ ol." dedim. Havanın güneşli oluşuyla parka akın eden çocuklara baktım. Uzaktan gelen tiz bağrışlarla yüzüm buruşurken tamamen Jisung'a döndüm.
"Araya dalgayı da katıyorum ama sendeki gelişmelere ben de seviniyorum. Şu sıralar moralim bozuk o yüzden beni çok takma."
Yüzü yumuşamış sanki karşısındaki kişi çocukmuş gibi bir tavır alıp ellerini yanağıma atmıştı. "Sen sevincini belli edemediğin için özür mü diyorsun oy oy"
Kendimi geriye çekip ellerinden kurtuldum. "Özür dilemedim?"
"Kabul ediyorum özrünü kıyamam."
Ona göz devirsem de iki dakikalık sevincini yerle bir edecek bir şey söylemedim. Mutluydu, onun da moralini bozmak istemiyordum.
Ellerini yüzümden çektiğinde ciddileşti. "Yakışıklı görevli için mi canın sıkkın?"
Bir şey söylemedim ama o anlamıştı. Çok da mutsuz falan değildim açıkçası. Sadece kafam ona takılıp duruyordu.
"Sevgili gibi olduklarını söylüyorsun ama adam arkadaşım demiş kaç kere?"
"Jisung" diyip araya girdim.
"Evet?"
"Hyunjin bana da arkadaşımsın diyor."
"Olabilir." dedi, durdu. Kelimeler ağzında yuvarlandı ve kaşlarındaki anlamsız çatılmayla bana baktı. "Bana baksana Jeongin, sen onunla ilişki mi istiyorsun?"
"Ne alaka şimdi?" Dedim. İstediğim bir şey yoktu. Biraz çıtayı aşmış olsam da bu etkilenme veya hoşlantının bana bir getiri yoktu. Aklımın kıyılarından onun hayali geçmiyor değildi. Ama ciddiye alacak kadar hayallerimde sağlam bir yer tasarlamamıştım ona.
Sessizliğimin sonu gelmeyeceğini fark edince yüzüme kınar gibi baktı. "Kesin o da senin hiçbir şeyden emin olmayışına sinirleniyordur."
Onu tersleyecek bir cevap verecekken durdum. Durum cidden bu şekilse berbattı. Kendimi bir yabancı gözüyle görmeye çalıştığımda ben de sinir olmuştum kendime. Ne diyeceğini bilmeyen kararsız birisi eminim çoğu konunun kapanış nedeni olurdu. 'Bilmiyorum' kelimesi bütün konuşmayı sonlandırıp heves kaçıran bir sözcüktü bakınca. Ve benim dilimden hiç eksilmişliği yoktu. O an yeni bir karar verdim. Bilmiyorum yalanının arkasına saklanmayacaktım.
"Saçmaladım-"
"Hayır haklısın."
Yüzündeki şok olmuş ifadeye baktım. Kolay kolay ona hak vermediğimden abartılı tepkiler veriyordu. "Gözlerimi yaşatıyorsun bugün."
Dediğine takılmadım. Bunun yerine etrafa bakındım. Bir tarafta çocuklar kumlarla oynuyor diye onlara kızan annelerin bağrışları, bir tarafta kaydıraktan kayan çocukların haykırışları ve önümüzden geçen bisikletli çocuğun hiç durmadan zile basışı tam bir karmaşanın merkezinde hissettiriyordu insanı.
![](https://img.wattpad.com/cover/239912863-288-k443120.jpg)