0.2

3.4K 435 408
                                    


Dışarı çıktığım an kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Öğleye kadar evdeydim ve bu benim için çekilecek bir çile değildi. Mümkün olduğunca evden uzak kalmaya çalışırdım. Ailemden nefret ettiğim falan yoktu ama kimin ailesi tüm gün tartışma çıkaracak konu üretmeyi başarabilirdi ki?

Sabah annem herkesi uyandırmaya çalışır, onun söylenmelerini çekmek istemediğimden annemin evde miting kurmaya başladığı satten yarım saat önceye alarm kurar ve evde en önce kalkan ben olurdum.

Erken kalkmayı sevdiğimden bunu dert etmezdim. Tabii kardeşimi uyandırmasan ölene kadar uyuyacak uykuya sahip olduğu için annemin ona söylenmelerini daha çok ben duyardım. Çok rezalet bir şeydi. En sevmediğim şey gürültülü ortamlardı. Böyle ortamlardan nefret eder ve derhal uzaklaşırdım.

Yolda durağa kadar varmış, otobüsün gelmesini bekliyordum. Oradaki banka oturup çantamdan dün kütüphaneden aldığım kitabı çıkardım. Kitap bitmişti ama son sayfalarını okuyup dertlenecek bulutlar kafamın üzerine çöktüğü için tekrar okuyacaktım.

Kitabın son sayfasını tekrar okuyup bitirdiğimde gözlerim doldu. Birisinin omzuma dokunup, "İyi misin?" sorusuna cevaben 'kitap içimden geçti' demek yerine "Gözüme toz kaçmış." demekle yetindim. Ve etrafı bomboş bir zihinle seyretmeye devam ettim. Lanet bir kitaptı.

Aklıma dünkü yeni eleman geldi. Dediğinde haklıydı. Okuduktan sonra boşluğa düşüyordun.

Otobüs geldiğinde yanımdaki birkaç kişiyle beraber otobüse ilerledim. Önümden giden yaşlı kadın çantasından cüzdanını düşüp farkında olmadan otobüse bindiğinde hızlıca cüzdanı aldım ve yaşlı kadının ardından otobüse bindin.

Önünde çantasını kontrol eden yaşlı kadını gördüğümde cüzdanı ona uzattım.

"Buyrun efendim, düşürmüşsünüz."

Kadın önce cüzdana sonra bana baktıktan sonra cüzdanını alıp nazikçe iki eliyle ellerimi tuttu.

"Ne kadar teşekkür etsem az! Sen olmasaydın bu ihtiyar cüzdanını kaybedip giderdi. Çok sağ ol yavrum."

"Ne demek, rica ederim." diyip gülümsedim. İlerleyip arkalarda boş olan bir koltuğa oturduğumda az önceki yaşlı kadın da gelip yanıma oturdu.

Anladığım kadarıyla zengindi. Yaşlı olması hiç vücuduna değmemiş gibi saçları özenle arkadan toplanmış, koyu yeşil şık bir elbise giymiş, parmaklarında mücevherler barındıran yüzüklerle gün içinde karşılaştığım yaşlı teyzelere benzemiyordu.

Çantasından cüzdanını çıkarıp bana para uzattığında ona karşı çıkıp parayı ittim. "Hayır efendim kabul etmem bunu."

"Neden çocuğum al işte?"

"Para için size yardım etmedim."

Parayı cebime hızlıca sıkıştırıverip benim itirazlarımı kabul dahi etmeden bir şekilde beni ikna etmeyi başarmıştı.

Elleriyle siyah deri çantasını tutup beni alıcı gözüyle şöyle bir süzdü. Büzülmüş dudaklarıyla küçük gülümsemesi, güldüğünden dolayı iyice kısılmış gözleriyle beni beğendiğini gösteren bir ifade belirmişti yüzünde.

"Ay sen ne şeker bir şeysin! Kaç yaşındasın bakayım sen evladım?"

"20 yaşındayım efendim." dedim kadına bakmadan. Gözlerini ayırıp gülüşünü saklar gibi elini ağızına götürdü.

"Bir de çok efendi! Biliyor musun benim de senin yaşlarında erkek torunum var? Bir tanısan çok seversin onu."

Rahat oturamadığım için oturduğum yerde biraz kayıp sırtımın koltuğa yaslanmasını sağladım. Sonra ellerimi dizlerime koyup yaşlı teyzeye döndüm.

Library | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin