İyi okumalaarr
İklim'den devam
Her şey plana göre ilerlemişti. İçerdeydik. Sekizinci katta bekliyorduk, bir kaç dakika sonra gelmeleri lazımdı eğer Deniz'in anlattığı gibiyse.
"Siktiğimin adamlarının geleceği yok."
"Daha iki dakika bile olmadı Eren..."
"Her neyse. Biz aşağıya inelim bence."
"Neden bu kadar acele ediyorsun anlamıyorum."
"Anlamazsın zat-"
"Sus." dedim. Odaklanmaya çalıştım. "Burada bekle," der demez yanından gücümü kullanarak ayrıldım. Alt kattakilerin hem asansör hem merdiven aracılığı ile geldiklerini gördüm.
Biri Deniz'in dediği gibi Gediz, diğeri.. Yüzünü göremedim. Şapka takmışlar. İyide neden? Genç görünüyordu.
Çok üzerinde durmadan tekrar Eren'in yanına döndüm.
"Ne oldu?" diye sordu. Ona yüzümü dönüp sesimi biraz kısarak "Gediz asansör tarafından geliyor. Orası sende, ben diğer çocuğu oyalayacağım." diye kısaca özet geçtim aklımdakileri.
Onaylayıp otarafa doğru ilerledi. Bende arkamı dönüp merdivenlere gidiyordum. Yani merdivenlerde kimsenin olduğunu görene kadar... Nerede bu çocuk?
Yazarın anlatımı;
Asansörün kapısının açılmasıyla Eren'ein yanağına bir yumruk yemesi bir olmuştu.
Hızlı bir şekilde toparlandı. Önüne gelen sarı saçlarını çekip geri adım atmaya başladı. Etraflarında hiç insan olmaması garipti? Bu kat dışında her yer doluydu çünkü.
İyi bir başlangıç olmasada Eren Gediz'in ayağının altına doğru getirdiği sularla sırıttı. Sadece iktirdiğinde yere yapıştı Gediz. Kollarını tutup arkasında birleştirdi ve üzerine bastı.
"Bütün kemiklerin kırılıcak." derken daha fazla kuvvet uyguluyordu sırtına.
"Benim kemiklerim kırılda ne yazar Karaağaç? Sen öleceksin." dedi Gediz gülümserken. Sanki hiç canı yanmıyormuşçasına rahat bir ifade takınıyordu yüzüne.
"Geliyor." dedi birisi.
Eren sesin nereden geldiğini saptayabilmek için kafasını kaldırmıştı ki elektirik akımına kapıldı birden bire. "Orospu çocuğu-" derken gözleri kapandı.
Gediz ayağa kalkıp üzerini silkeledi. Yerde baygın olarak yatan Eren'e baktı. "Umutsuz vaka..." diye mırıldandıktan sonra asansöre doğru yürüdü.
Elini düğmelerin olduğu yere koydu, iki kat yukarıya çıkması için onuncu katın düğmesine bastı. "Geldiğinde onu koru." dedi yanında olduğunu bildiği Barış'a.
Barış şuan görünmezdi, evet bu onun gücüydü. Eren ile aynı güce sahip olmasının nedenini bilmiyordu dahi. Pek düşünmemiştide. Görevine odaklıydı şuan. Onaylar biçimde mırıldandı. Gediz asansörün hayatlarından birini gücü ile yakıp sistemi bozdu. Arkasını döndü tekrardan Eren'e baktı.
Tişörtünün yakasından kavradığı gibi yerden kaldırdı. Yüzüne baktı, alnı kaynıyordu. Umursamadan sürükleyerek asansör boşluğuna doğru götürmeye başladı Eren'i. "Eğer yolumuza çıkmasaydın bizim tarafımızda bile olmayı sunardım sana Karaağaç... Yazık oldu. Oysaki kimse ölmeyecek diye sözde vermiştim." dedi. Asansör boşluğunun önüne geldiklerinde Eren'i aşağıya bırakıcaktı, son kez baktı baygın yüz ifadesine.