|01.08.1994
-Londra, Neasden📍
19 yaşındaki bir genç kızdan;
|Günce Ertekin
"Serkan! Kaç kere söylemem gerekiyor o kan örneklerini almamanı?"
"Özür dilerim bebeğim..."
İkisinin tatlı halini seyrederken "Serkan'ın karnı acıkmış işte" dedim gülerek.
Coraline dediğime göz devirip önündeki şişeleri topladı. "Bütün örnekleri alırsa panzehiri unutabiliriz ama?" dedi.
"Almasana lan?"
"E sen hemen taraf değiştirdin Günce."
"Panzehir daha önemli dostum..."
Serkan bana umursamaz bakışlarını atmakla meşgulken arkamdan bana sarılan kollar gülümsemem için sebepti. "Geç mi kaldın sanki Berkant bey...?" dediğimde "Biraz öyle oldu birtanem." dedi ve saçlarıma bir öpücük kondurdu.
Arkamdan çekilip yanıma oturduğunda Coraline'nın elindeki şişelere dikkatle bakıyordu.
Berkant Erdem-Bitti mi?
Coraline Moon-Bu gece kullanabileceğimiz kadar yapabildim.
Berkant-Tamam o halde ben gidiyorum
Serkan Karaağaç-Ben giderim
Günce Ertekin-Ne demek ben gidiyorum? Dördümüz beraber gideceğiz. İkinizde saçmalamayı kesin.
Berkant-Sana fikrini sormadım güzelim. Coraline ile burada kalıyorsunuz.
Coraline-Berkant bir tane büyüme bakarsınız, ikinizi uyuturum ve çeker gideriz.
Serkan-Hey hey sakin. Öyle bir şey yapmak yok.
Günce-E ne diye giderim bilmem ne diyorsunuz. Hele sen Berkant? İnsansın. Oradakileri büyücüler eğitiyor.
Berkant-Halledemeyeceğim bir durum değil.
Coraline-Ben yinede depoyu boşaltıp patlatmak konusunda emin değilim. Oranın yakınında kökeni eskiye dayanan Karaağaç kolejlerinden biri var. Öğrencileri tehlikeye atmak ne kadar mantıklı?
Berkant-Depoda kitli kalan öğrenciler ne olacak? Ki orada sıradan insanlarda var. Onlarıda alıp gitmemiz lazım. Depoyu patlatmazsak peşimize düşerler.
Serkan-Oradan Türkiyedeki Malikaneye geçiş yaparız zaten. Plan işler.
Günce-O zaman her şey tamamsa gece bir gibi harekete geçiyoruz?
Coraline-Tamam...
Coraline ve Serkan yanımızdan ayrılırken bakışlarımı Berkant'a sabitlemiştim.
Bana bakıp "Bir sorun mu var?" dediğinde ofladım.
"Kendini tehlikeye atman saçmalıktan ibaret, sorun bu."
"Bunu konuşmuştuk Günce."
"Hâlâ gözümün önüne o kanlar içindeki bedenin geliyor. Senin için ne kadar endişeleniyorum anlamıyor musun Eren-"
"Eren mi?"
Aynı soruyu kendime sordum. 'Eren mi?' diye geçirdim içimden. Eren diye birini tanımıyordum dahi. Berkant'a bir cevap vereceğim sorada başıma saplanan ağrı buna engel oldu.
İki elimle bir başımı tutup gözlerimi sımsıkı yumdum.
"Günce? Günce güzelim iyi misin?"