“Dudakların benden ayrı kanamasın Hazel”
Hayal ile gerçek arasında kararsızlık yaşarken bilincimin yerine gelmesi için çabalıyordum. Hatırladığım son şey ağzından kan gelen Tolga ve boşluğa yenik düşen ellerim. Gözlerimdeki batma hissine anlam vermeye çalışarak yorgunluğa başkaldırdım. Ellerimin bağlı olduğunu görünce kaşlarım çatıldı, neden?
“Günaydın Güzelim” sesin geldiği tarafa bakınca karşımda duran adamı hiç özlemediğimin farkına vardım. Bakışlarıma ona karşı beslediğim duygularımın hepsini özenle yerleştirerek sandalyede doğruldum.
“Neler oluyor yine?” dedim ama sesim travesti sesi gibi çıkmıştı. Boğazımı temizleme çabasına girerek etrafımı küçük bakışlarla inceledim. Yine eski bir odadaydım ve sadece sandalye vardı, ona da Cengiz yaslanmıştı.
“Ne o, özlemedin mi yoksa?” alaycı ses tonu her ne kadar sinirimi bozmaya yetse de aldırış etmeyerek başımı kaldırdım. Onun karşısında güçsüz durmamalıydım her ne kadar bedenimdeki acılar, sızlamalar yavaş yavaş ben buradayım diye bağırsa da.
“Cidden uzatacak mısın Cengiz?” dedim sesime tiksinti katarak. Ona uzun zamandır bu kadar öfke beslediğimi unuttuğumun farkına vardım. Yaslandığı sandalyeyi serbest bırakıp ters oturdu.
“Hala huysuzsun bakıyorum da” dedi göz kırparak. Onunla geçen saniyelerime üzülerek iç geçirdim.
“Tolga nerde?” dişlerimin arasından konuşmam onu rahatsız etmişe benziyordu. Gülümsemesi yüzünde donunca yavaşça yutkundum. Evet, giriş kısmını geçmiş, gelişme bölümüne adım atmıştık sonunda.
“Özel bakım yaptırıyorum ona, merak etme” gözlerinde canımı sıkmak istediğini söyleyen bir bakış vardı. Derine inip içimdeki duyguları kazımak istiyordu. Ona bakınca farklı gelen bir şeyler vardı ve ne olduğunu anlamam çok sürmedi. Dudağının iki yanına da pirsing taktırmıştı. Bakışlarımın farkına varan Cengiz diliyle dudağını yaladı, midemin bulanmasına neden olmuştu bu hareketi. Gözlerimi devirerek kafamı yana çevirdim.
“Nasıl? Yakışmış mı?” deyip yüzüne pişkin bir gülümseme yerleştirdi. Onun hareketini bastırmak için alayla kahkaha attım.
“Ciddi misin? Benimle bunu mu konuşacaksın gerçekten?” deyip kafamı salladım. Hani gelişme bölümüne başlamıştık!
“Kızım dayak mı istiyor senin canın” deyip kaykıldı sandalyede. Kollarını birleştirip beni süzmeye başladı, bakışındaki hınzırlık beni rahatsız etse de neden böyle davrandığını anlamaya çalıştım. Amacı ne olabilirdi? Tolga nerdeydi?
“Senin derdin ne? Tolga nerde söylesene!” sabrım taşmıştı, Tolga’nın son hali gözümün önüne gelip duruyordu. Ne yapmış olabilirdi ona? Korkuyu içime yerleştirmek istemiyordum ve var gücümle savaşıyordum onunla. Gözlerini vücudumda gezdirince istem dışı gözlerim aşağı kaydı, şok olmuştum. Üzerimde sadece iç çamaşırlarım vardı, lanet olmasın! Hışımla kafamı kaldırıp ona baktım, zevk aldığı her halinden belli oluyordu.
“Şerefsizsin” dedim ağzımdan tükürüklerin saçılmasına izin vererek. Nefret kusabilirdim onun üzerine, sızlanmak yerine böyle davranacaktım, asla istediğini vermeyecektim ona.
“Evet, öyleyim ama bu sana bunu söyleme hakkı vermiyor” deyip birden kalktı sandalyeden. Ani hareketiyle bedenime elektrik çarpmış gibi hissetsem de irademe hakim olarak bakışlarımı sabitledim üzerinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ KİŞİ
Teen FictionBir gece kan yağmuruyla yolculamıştı kendini, sallanıyordu denizde sandal gibi. Durmadan sesleniyordu geçmişi, sesleniyor ve yapışıyordu yakasına. Beklemek zorunda kalmıştı üstüne inciler gibi yapışmış kurtlardan kurtulmak için. Yaralarını açmaları...