Alışmıştım artık.. kaç gündür işleri alıyordum ve hiçbir sıkıntı olmadan işimi bitirip çağırıyordum Tolga’yı. Göz kırpıyordum, gülüyordum, eğleniyordum! Lanet olasıca yerde eğleniyordum. Dans ediyordum, artık iyice kapmıştım işi. Merdivende görünmemle herkesin dikkatini çekmem bir oluyordu. Artık en iyisi, en ulaşılmazı bendim. Gülücükler dağıtıyorum ancak asla dokundurtmuyorum kendime. Asla! Bir yandan da düşünmeden edemiyordum, nasıl yapıyorlardı bunu? Bunun sonu ne zaman gelecekti? Son var mıydı? Hep sahte mi kalacaktım ben? Kendimi sorgulamaya başlayınca, kolay kolay çıkamıyorum kendi içimden. İşimi güzel yapıyordum ancak odama geçtiğimde kendime eziyet ediyordum. Her dakika duş almak, temizlenmek istiyordum onlarlayken. Her zerremi kirli hissediyordum. Derimi yüzseler hayır demezdim. Nasıl bir duyguysa , iğrenç hissetmemi sağlıyordu.
Kalbim acıyor biliyor musunuz? İnsanların bu yüzlerini gördükçe kalbim acıyor. Canım sıkılıyor, ümidimi yitiriyordum iyice. Giydiğim kıyafetlerden, yapılan makyajlardan zerre zevk almıyordum. Hepsi yüktü benim için, ayağıma bağlanan bir zincir, takılan bir taştı…Ruhumda çinte çinte lekerler birikiyordu, karanlığa kapılıyordum her sonda.
Anlamsız gülmelerle karşılıyordum herkesi, acılara gülmeyi de öğreniyordum. Aklıma ailemi getirmiyordum hiç, düşünmüyordum onları, yaptığım işle ne doğruluğum kaldı ne de kimliğim kalıyordu. Ben değildim bu, ben değildim. Düşüncelere dalmış dışarıyı izlerken kapının çalmasıyla irkildim, ayağa kalktım
“geeel” diye sonuna kadar uzattım.
“Ahh tatlım ne oldu yüzüne senin? Çok solgun görünüyorsun. Otur bakalım şuraya sen” deyip sandalyeye oturttu beni. Gelenler yine makyaj yapan orospulardı. Nefret ediyorum bana dokunmalarından, konuşmalarından!
“Başlayalım artık zamanımız azalıyor” deyip ellerini salladı, gaza getirmeye çalışıyordu kendisini salak. Saat geçmişti anlaşılan, işte böyle birkaç şey düşünüyordum zamanım geçiyordu, ne güzel değil mi? Kimse karışmıyordu odanda ne yapıyorsun diye. Aklımdan intihar etmek geçmedi değil ama yapamadım. Belkide hala ümidim vardır, ondandır. Kurtulacaktım belki ama aynaya her baktığımda kendimi biraz daha yabancı buluyordum. Aynalardan nefret ediyordum.
Etrafımda dönüp dolaşıyorlar, boyuyorlar, konuşuyorlardı. Cimciklenmeyle kendime geldim.
Ayağa kalkıp kadının boğazını tuttum. Sıkıyordum, kadın çırpınıyordu elimin altında ama umrumda değildi. Bütün sinirimi ondan çıkartabilirdim şuan. Herkes çıktı odadan, bir şeyler söylüyor ama sesi çıkmıyordu zavallının. Bırakmadım, bana yaptığı eziyeti şimdi ona yapıyordum. Zamanımı çalıyordu benim, beni bu sandalyeye hapsediyordu bende şimdi onu hapsediyordum. Hak etti, hepsi hak etti. Benden kısa olduğu için kolay zapetmiştim, yaralarımın iyileşmesi benim lehime onun ise aleyhine olmuştu. Burnumdan sluyordum, aldığım her nefes içimi kavururken ailem aklıma geliyordu. Özlemiştim sarılmayı, özlemiştim içten gülmeyi. O zaman uzak gelen, saçma şeyler şimdi gözümde bambaşkaydı.Tolga geldi, yüzündeki ifade durgundu. Endişeli değildi, şaşırdım açıkçası ama bakışlarımı ondan çektim.
"bırak" diyordu ancak dinlemiyor sadece sıkıyordum. Sesini her duyuşumda biraz daha sıkıyordum. Öldürecek kadar değildi ama nefes almasını zorlaştırıyorum, nefes almanın değerini anlatıyordum ona uygulamalı olarak. Çırpınıyordu zavallı şey, gülümsüyordum. Sinirlerim bozulmuştu, şuanki yaptığım hareket bunu destekliyordu. Kendime kızdım, bu ben değildim ama içimdeki fırtınaya engel olamıyordum. Burayı yerle bir etmek istiyordum. Herkesin hayatımdan defolup gitmesi, beni monoton bir hayatın ellerine bırakmalarını istiyordum. Sert bir şekilde yere atıyorum kadını. Sandalyeme geri oturdum, film sahnesi çekiyordum sanki ağır ağır hareket ediyordum. Ne de havalıyım ama peh! O ise sürünerek uzaklaşıyordu yanımdan. Gözlerine korku ve endişe hakimdi. Yaptığım şeyden gurur duymuyordum ama bir şeyler yapmam gerekiyordu. Kalkarak Tolga’ya da aynı gözlerle baktı, Tolga ona kısa bakış attı ve bana döndü. Kapıdan çıkarken seslendim, kadın duraksadı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ KİŞİ
Novela JuvenilBir gece kan yağmuruyla yolculamıştı kendini, sallanıyordu denizde sandal gibi. Durmadan sesleniyordu geçmişi, sesleniyor ve yapışıyordu yakasına. Beklemek zorunda kalmıştı üstüne inciler gibi yapışmış kurtlardan kurtulmak için. Yaralarını açmaları...