Nasıl olacaktı, aklım soru yağmuruna maruz kalırken, elim ayağım yine titremeye başlamıştı. Asıl Hazel olsaydı nasıl tepki verirdi?
Hırsız? Direnmeyi bırakıp olduğu yere çöküvermişti bedenim. Acımı gün yüzüne çıkartan bu konuşma giderek daha da ağırlaşıyordu. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyordum. İnsanlar bunu neden yapar?
"İyi misin Hazel?" dedi Tolga yanıma yaklaşarak. Elimi kaldırdım, durmasını istiyordum daha fazla yaklaşsın istemiyordum. İyi misin sorusundan daha fazlasını hakediyordum.
"İstemiyorum" dedim fısıldayarak. Beni aşağılıyorlardı. Duygularım sürekli bıçaklanıyordu sonra önüme seriliyor, ölüme bırakılıyorlardı. Bakışlarını üzerimde hissediyordum,
"Övme! Ulaşılmazsın deme. Kendimi iyi hissetmemi istiyorsunuz ama yapamıyorsunuz." artık oturmuyordum, sağa sola gidip geliyordum. Ellerimi yanlara savurup, kendimden geçiyordum. Kimdim ben!"Sakin ol!"dedi o adam tehditkar çıkan sesi karşısında soğukkanlı davranmaya çalıştım.
"Tabiî ki olurum. İsteğiniz beni kukla gibi kullanmak değil mi?" ellerimi çaresizce indirip, gözlerine baktım.
"Neden beni bırakmıyorsunuz?" yalvarır gibiydim. Kafasını eğdi ve tekrar bakışlarını bana çevirdi. Kafasını eğdi ama üzüntüden dolayı değil sadece gülmemek içindi.
"Olmaz kız.." dedi ve durdu birden. Boğazını temizledi
"olmaz" diyerek devam etti."Diretme çünkü bu oyundan sağ salim çıkmazasın." kapı açıldı birden, ben bakışlarımı ondan ayırmazken O adam gelene bakmıştı. Bu kadar basit olmamalıydım.
"Nejat Bey misafirler gelmeye başladı" dedi ve çıktı. Başını sallayarak onayladı. Ellerini cebine koydu ve yavaş yavaş yürümeye başladı.
"Bak gelmeye başlamışlar bile. Sen hırsız olacaksın ama öyle değil. Konsantre ol hadi hadi!" diyerek elleriyle ritim tutuyordu. Tolga'ya bakış attı ve elbiseleri karıştırmaya başladı.
"Adamlarla beraber oturacaksın sonra onlar sana hazırım dedikleri zaman sen onları odaya götüreceksin. Senin odan belli olacak ve sadece oraya gideceksin. Zaten orada yani salonda çok fazla duran adam daha görmedik bu güne kadar" dedi sırıtarak pezevenk. Elim yine pantoluma giderken yanağımın içini ısırıyordum.
"Sonra sen ona içki ikram edeceksin ama içmemeye çalış hatta içme. Eğer seni içmek için zorlarsa içiyormuş gibi yap çünkü içinde uyku ilacı var dozajı fazla üstelik tamam mı?" dedi ama dinlemiyordum ben onu. Sadece dinliyormuş gibi yapıyordum, kafamı salladım. Duvarın arkasındaydım kimse bana ulaşamazdı.
"Sonra adam baygın olduğunda orda bir zil olacak ve bizi çağıracaksın biz de gelicez ve gerisi bize kalacak. Seni ilgilendirmeyen kısmı" dedi. Başımı salladım yine yavaş yavaş, ağzıma kan atdı gelince yanağımın içini kanatmıştım. Dilimle dokunduğumda hala metalimsi tat geliyordu, küçük küçük et parçasına dönmüştü sanki.
Tolga tuttu kolumdan ve mor bir elbise verdi. Giyinmemi söyledi. Bulunduğumuz odanın içinde giyinmem için uygun bir yer yoktu. Tuvalet dahi yoktu, elbise karavanının arkasına geçtim. küçük hareketler ederek az ses çıkarmaya çalışıyordum, onlarla aynı oda da giyinmek daha doğrusu soyunduğumu bilmeleri canımı sıkmıştı ama daha çok utanmıştım. Gözlerimi kapatıp aklımdan kovdum düşüncelerimi. Mor elbiseye baktığımda uzun zamandır böyle bir şey giymemiştim hatta hiç. Giyindim ve çıktım ortaya ikiside alkışlamaya başladı. Bakışlarıı yere dikmiş onlarla gözgöze gelmek istemiyordum, utancım yanaklarımdan anlaşılıyordu bundan emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞ KİŞİ
Dla nastolatkówBir gece kan yağmuruyla yolculamıştı kendini, sallanıyordu denizde sandal gibi. Durmadan sesleniyordu geçmişi, sesleniyor ve yapışıyordu yakasına. Beklemek zorunda kalmıştı üstüne inciler gibi yapışmış kurtlardan kurtulmak için. Yaralarını açmaları...