.6. BÖLÜM: "YA BEN YA O"

427 52 62
                                    

Kana bulanmış bir hayat ne kadar temiz görünebilirdi?

Annem karşımdaydı gülümsüyordu bana

"Kızım" dedi, sesini duymak bile yüreğimdeki kırgınlıkları yıkıp geçmişti. Yavaşça yaklaştı ve eğildi yatağıma. Yaralarıma dokunuyordu parmak ucuyla.

"Ağlama bir tanem, ağlama geçecek hepsi" diyordu. Gözümden akan yaşlar ne de güzel akıyorlardı. Tenimde hissettiğim sıcacık elleri sakinleştiriyordu beni.

"Nasıl?" diyebildim titreyen çeneme rağmen, elleriyle çenemi kavradı yüzüne yaklaştırdı yüzümü

"Korkmana gerek yok Hazel ben yanındayım, bak babanda yanında" dedi arkasına döndü. Bir şey göremiyordum, babam yoktu, kimse yoktu orada. Tekrar bana baktı ve yine çenemi ellerinin arasına aldı öpücük konduruyordu yüzüme bense ağlıyordum. Uzun süre bu şekilde kaldık, gözlerimi kapatmıştım anneme olan hasretimi gideriyordum. Kokusunu bile bu kadar derinime çektiğimi hatırlamıyordum. Sonra yüzümde ıslaklık hissettim. Bedenime yerleşen huzurun yerini korku alamaya başlamıştı çoktan. Gözlerimi açtım hemen ve annem yoktu. Gözlerimin önünde onu görmek isterken karşılaştığım kişi Cengiz'di. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı, çok korkmuştum. Yüzümü yalıyordu yine ve gülmeye, kahkaha atmaya başlamıştı.

Yüzümü bırakmıyordu, çırpınıyordum ama hareket edemiyordum sadece istemekten ibaretti yapabildiğim. Kalakalmıştım öylece, donmuştu bedenim.

Yüzüme buz gibi suyun çarpmasıyla kendime geldim. Gördüğüm şey ise sadece bir rüyaymış. Verdiğim korkma tepkisiyle dalga geçmeye başlamışlardı yine o ikili. Halbuki bilmiyorlardı, korku dolu bir rüyadan uyanıp yine korkuya kucak açmayı. Cengiz yoktu yanlarında ama etrafıma bakmadan edemiyordum, rüya olduğundan emin olmak istiyordum. Üstüm sırılsıklam olmuştu. Beni bırakalı kaç gün olduğunu bilmiyordum, kaç gün oldu kendimden geçeli?

"Ne o çok mu korktun balık" diye alaylı sözleriyle kendilerini avutuyordu beyaz olan, halbuki bilmiyorlardı her dalganın bir de geri dönüşü olduğunu!

Cevap vermedim, konuşmuyordum hiçbir şekilde. Ellerim acıyordu, bacağım acıyordu, kalbim acıyordu ve en kötüsü de düşünceler beynimi acıtıyordu... Neler olacaktı daha bana? Çivi hala yerinde duruyor, ben hala yerimde duruyordum. Bıçak yarası da aynıydı ama enfeksiyon kapmaya başlayacaktı bu gidişle. Etrafı kırmızı olmuştu ve iltihaplıydı bunu hiç tıp bilmeyen biri bile anlayabilirdi, acısı ise dayanılmaz. Yangın yeriydi, bedenimin kalbi orada atıyordu. Hareket etmeye korkuyordum, minimal hareket etmeye bile korkuyordum. Daha ne kadar kalacaktım burada? Aklımda bir sürü cevap bekleyen sorular vardı, kapanmamış yaralarım vardı.

"Şşş sana dedim balık" diye tekrar sataşmaya başladı ama yine cevap vermedim. Konuşmak, enerjimi bu pisliklere harcamak istemiyordum. Arkama geçtiler, ne yaptıklarını görmüyordum. Demir sesleri geliyordu yine ve keseceklerse kessinler umurumda değildi, sadece beni yalnız bırakmalarını istiyordum. İşlerini bir an evvel halledip defolup gitmelerini istiyordum. Dikkatimi bacağımdaki yaraya verip incelemeye başladım, suyun etkisiyle yavaş yavaş kuruyan kanlar yumuşamış bacağımdan akıyordu. Birbirine karışan yollar oluşmuştu, benim de yolum bu insanlara karışmış, kendi yolumu kaybetmiştim.

Yine o sesi duydum.

Bir ses ne kadar zehirli olabilirdi?

"Acele edin" dedi, sinirli gelen sesine rağmen tepki vermedim, kafam aşağıda hala vücudumu izliyordum. Bu defa nereyi keseceklerdi, hangi yaraları açacaklardı? Annemin dokunuşunu hissettim yine ve hasretle titredim. Ne güzel dokunmuştu oysaki keşke gerçek olsaydı, keşke yanımda olsaydı. Gözlerim dolmaya başlamıştı hemen! Daha fazla eziyet etmemeye karar verip gözlerimi kapatarak geçmesini bekledim, daha iyi hissedene kadar gözlerimi açmadım. Onlar bir şeylerle uğraşırken yine annemin dokunuşunu hissetmeye çalıştım, elimde değildi. Canım acıyordu, acımasına itiraz etmezdim hayatta olsalardı. Hayatta olduklarını bilerek yaşamak, bu eziyete katlanmamı daha kolay hale getirirdi.

YANLIŞ KİŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin