Simone
Hep benim yüzümden. Angel benim yüzümden ölmüştü. Çıldırmak üzereydim. 3 tane sakinleştirici almıştım. Yerimden kıpırdayacak halde değildim ağlayamıyordum bile. Sadece Oliver' dan nefret ediyordum. İliklerime kadar Oliver dan nefret ediyordum. Bunu nasıl yapmıştı.
Juliet benim yüzümden en yakın arkadaşını kaybetmişti ve eve girdiğim an üzerime atlamıştı. Beni azdaha öldürecekti. Yüzümde şu an Juliet' in tırnak izleri vardı. Andrew içerde Juliet' i sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben ise öylece salonda oturuyordum. Zorlukla oturduğum yerden doğruldum ve bir saigara yaktım. Sabahtan beri 2.kutuyu bitiricektim sanırım.
O sırada Andrew salona girdi.
Andrew: Sakinleştirici nerde ?Ben: Mutfak tazgahının üzerinde duruyor.
dedim. Bir bardak suyu ve sakinleştiriciyi alarak Juliet' in yanına geri döndü. Ayağa kalktım ve yukarı kata çıktım. Barda hiç içki kalmamıştı. Henüz elimi bile sürmediğim içkilerden bir damla bile yoktu.
Ben: ANDREW !Andrew: Ne var ?
Ben: Bardaki içkilere ne olduğuyla ilgili bir fikrin var mı ?
Andrew: Evet hepsini ben içtim.dedi ve bardan çıktı. Cevap verememiştim. Verebilecek cevabım da yoktu zaten. En azından elimde sağlam birşeyler vardı. Odama gittim ve dolabımın içindeki ahşap kutuyu çıkarttım. İçindeki bir paket ot ve tabakayı alarak aşağıya indim. Salonda oturdum ve özenle sardım. O sırada Andrew salona geri geldi ve sehpanın üzerinden tabaka alarak aceleyle sardı.
Andrew: Burada kalamayız. Juliet için hiç iyi değil ve...Ben: Önemli değil.
Andrew: Herkes geldiğinde bu konuyu tekrar konuşuruz.Çok soğuktu ve o da benim suçlu olduğumu biliyordu. Bunu kaldırabilirdim yine de. Yanlız kalmak alışkın olduğum bir şeydi. Yeniden yanlız kalabilirdim. Bunları düşünürken bir anda yeniden patladım ve ağlamaya başladım. Ağlarken yanında durmak istemiyordum. Ayağa kalktım ve odama gittim. Takımımı çıkarttımve yatağa serdim. Vicudumda yeterince sargı bezi vardı bu yüzden jiletlerimi aldım ve bileklerimi açtım. Hayır ölüm için değil hafif acılar için küçük çizikler attım.
Uyandığımda odamdaydım. Kaç saat uyuduğumu bilmiyorum ama 16 saat olabilirdi. Çünkü güneş ufuktaydı. Aşağıya indim. Salon soğuktu. Ağlamaktan yorgun düşmüştüm ve artık ağlamayacaktım. Gerçekten çok gergindim. Odama geri çıktım ve üzerimi giyindim. Çantamı hazırladım ve Pentagon' u aradaım.
Ben: Alo. Pentagon
Pentagon: Efendim... Bir sorun mu var.
Ben: Hayır. Sadece gelip beni alır mısın ?
Penyagon: Tabi ki efendim. 20 dk sonra orda olurum.dedİ. Telefonu kapattım ve bavulumu toplamaya başladım.
Çantamı toplamayı bitirdikten sonra hiç bir eksik kalmadığından emin oldum ve bir kaıt la kalem bulup not yazdım. Notu yemek masasının üzerine bıraktıktan sonra aşağıya indim. Pentagon gelmişti.
Pentagon: Neye gidiyoruz efendim ?
Ben: Dağ evine...*****
3 saat sonra dağ evine gelmiştim. Arabadan indim ve eve doğru yürüdüö. Eve giridim. Evin içi temiz hava doluydu ve ayrıca soğuktu. Çantamı yukarı odama çıkardım ve boaşlttım. Herşeyi yerleştirdikten sonra üzerime mavi kazağımı ve altıma beyaz pantolonumu giyidim. Saçlarım gerçekten beni bunaltıyordu, saçlarımı da topuz yaparak aşağıya indim. Mutfağa doğru giridm ve o sırada telefon çalmaya başladı. Arayan Andrew' du.
Andrew: Alo. Simone nerdesin ?
Ben: Dün gece herkes dönmüş olmalı, bu gün rahat konuşabilmeniz için evden biraz uzaklaştım.
Andrew: Nerdesin ?
Ben: Başka bir evde. Bu hafta sonunu burda geçirmeyi planllıyorum. Yada daha uzun bir süre bilmiyorum.
Andrew: Kimin evinde ? Yanında kim var ?
Ben: Kendi evim. Hiç kimse yok.
Andrew: Seni almaya geliyorum.
Ben: Gerek yok. Önce konuşun sonra beni ararsın.
Andrew: Nerdesin ?
Ben: Higewast dağında. Her neyse kapatmalıyım.
Andrew: Yanında kimse yoksa kapatman gerekmez.
Ben: İşlerim var.
Andrew: Tamamdedi ve telefonu kapattı. Sinirlendşi ve telefonu kanepeye fırlattım. Her neyse buraya gelmemin bir amaco vardı. Piyanonun sandalyesini açtım ve içinden en sevdiğim parçaların olduğu klasörü çıkardım ve klasörün en başından çalmaya başladım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ HASTA 1 ~
Teen FictionBazı insanlar bir gün bir çukurun içine düşerler. Karanlık ve sessiz bir çukur. Kimsesiz çırpınır. Ardından bir gün gelir ve birileri sizi oradan kurtarır. Ben de düştüm o karanlık sessiz çukura. Ardından birileri geldi ve bana yardım etti. Beni dah...