30

172 15 19
                                    

  ~" Yıldızların İrfan Yuvası"~

"Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,
Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız,
Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,
Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız.

Yaşa varol Harbiye, yıkılmaz satvetinle
Göklerden gelen bir ses sana ne diyor, dinle:
Türk vatanı üstünde sönmez güneşsin sen,
Kartal yuvalarında, hürdür millet seninle.

Yüz senedir Harbiye bu orduya şan verir,
Çıkardığı dehalar semalara yükselir,
Baştan başa tarihtir mektebin her zerresi,
Sarsılmayan azminle çelik kalalar erir.

Şahikalar üstünde meydan okur bu erler,
Yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler,
Bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti,
Tarihlere sorun ki bize "Ölmez Türk" derler."

Marşı yüksek sesle söyleyip Harbiye'nin içindeki yürüyüşümüzü tamamlayıp sıra askeri eğitimlere gelmişti. Bize bakan Kemal Yüzbaşı'na baktığımızda son derece ciddi olduğunu fark ettim. Artık alışmıştım  nizamiye koşullarına. Biraz geç oldu sanki ama olsun be .

Muharebe alanı ile ilgili pratik birkaç bilgiyi uygulamalı olarak aldıktan sonra atış ve silah teçhizat ile ilgili kemal yüzbaşının verdiği bilgileri ve silahları nefesim kesilmiş halde dinliyordum. Benim gibi hayran hayran bakan Seyhan'a bakıp sırıttım. Göz göze gelince göz kırptı ,kimsenin görmediğini fark edince rahatladım ve dikkatimi tekrar ortama çevirdim. Yoğun ve yorucu bir eğitimin ardından Seyhan ile spor kıyafetlerimizi çıkartıp üniformalarımızı giyip yemekhaneye doğru ilerlemeye başladık.

Yaz tatilinden dönüşümüzün yaklaşık 4. ayındaydık. Herşey olması gibi ilerliyor bizde sürece ayak uyduruyorduk. Aşırı disiplinin yanında artık eğitimlerimiz de ağırlaşmaya başlamıştı. Ezgi ve çağlar kara havacılık sınıfına geçtikleri için eskisi kadar bir arada olamıyorduk. Nurettin ve sefa tank sınıfında ben Seyhan ve Furkan  ve İbrahim' ise piyade eğitim sınıfındaydık.
Hepimiz konumumuzdan gayet memnunduk. Ne kadar zorlanıyor olsak bile asla pes etmeden sarıldık harbiyeye. Boşuna Yıldızların İrfan Yuvası denmiyordu. Gerçekten öyleydi.

Yemekhanede bizimkilerin kahkahalara boğulduğunu görünce elimde tabldotum ile masaya yaklaşıp oturdum.

" Oooo neşeniz bol olsun hayrola" dedim bende onlara ayak uydurarak.

Seyhan gülmekten kıpkırmızı olmuş halde bana dönüp

" Bu varya " diye Furkan'ı işaret edip devam etti.
" Adamın birisi gelmiş 'kolay gelsin asker' demiş Furkan'a bu bizimki de ' Sağol dayı' falan demiş. Bunu dediği adamda yeni gelen albay bu arada. " Gözlerim anında irileşirken Furkan'a kaydı bakışlarım elini suratına götürüp sıvazlarken Seyhan gülerek anlatmaya devam etti.

" Neyse işte adam gülmüş geçmiş ama Furkan durmayıp adama 'Bu binaya her adamı sokmazlar dayı, ilerle sen' demiş adamı postalamış sonra adam kartını çıkarıp albay kimliğini bunun gözüne sokmuş daha sonra da Kemal yüzbaşı Furkan'ı komaya sokmuş" dedi .

Gülmek ile üzülmek arasında bir çizgide dururken sıkıntı ile oflayan Furkan'a üzüldüm. Bizimkiler hayvan gibi gülüp dalga geçerken kemal yüzbaşının cezalarını en iyi ben çektiğim için Furkan'a bakıp

" Üzülme kanka ilk başta biraz ağzına ediyor ama sonra insafa geliyor yüzbaşı " dedim . Furkan da sinirle güldü

" Sağol Nalan " dedi. Ezgi durmayıp

HALLEDERİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin