Başlama tarihiniz buraya❤️Saatinizi de buraya❤️
Keyifli okumalar... 🖤🖤
Bir gün umarım buraları birileri okur... Kitap bitecek ve hep burada kalacak. Başka bir kitap olmayacak, basılma ve okumanızın yarım kalması gibi bir şey söz konusu değil.
***
"İpek..."
İsmim kulaklarımda çınladığı anda bu gün sesinin içine papatyalar ektiğini ve ismimle süslediğini fark ettim. Bir hikayenin başlangıcı ya da bir hikayenin sonunu yaşıyor gibiydim. Ne yaşayabiliyor ne ölebiliyordum. Onunlayken nefes alışlarımı ciğerlerimin en içinde hissediyor, onsuzken soluk borumuzun tıkandığını görüyordum. Onun olduğu tarafa doğru dönüyor, onun olmadığı, onu göremediğim tek bir saniyeye bile evet demek istemiyordum. Çok büyük acılar çekmek bile isteyebilirdim, hepsine katlanabilirdim ama onsuzluk... Ona katlanamazdım.
Bir ses bir insana ne kadar iyi gelebilirdi? Bir ses bir insanı ne kadar mutlu edebilirdi? Bir ses bir insanı ne kadar gülümsetebilirdi? Sesin sahibi benim batmayan güneşim ise insana asla hissetmediği duygular hissettirebilirdi. Heyecanlandırır, hatta kalbinizin ağzınıza çıkmasına bile sebep olabilirdi.
Sanki bir kitapın içinde yaşayan, birbirini sadece sevmekle sorumlu olan iki baş karakterdik...
Mutlu sonumuz olacak mı olmayacak mı bilemiyordum. Ama şu anımız mutluydu onu biliyordum. Şu anımız benim bile imrenerek bakabileceğim kadar güzeldi. Onun gerçeğini, onun içini benden başka kimse bulamazdı. Buydu belkide bizi bu kadar güzel kılan, kim bilir.
O, benim okuduğum bir kitapta altını çizmeye kıyamadığım o cümleydi...
Çizmeye kıyamadığım için oturup belki binlerce kez okuyarak ezberlediğim noktalardı...
O benim nefeslerimin virgülü, kalbimin ise noktasıydı...
Ona kadardı benim her şeyim. Orada bir nokta koymuştum, bir daha başka kimse gelip onun cümlesine devam edemesin diye. Ve bir yemin etmiştim, kimseye yeni bir cümleye başlamasına izin vermeyecektim...
"İpek'im... Canımın çiçeği bir bakar mısın bana?" Üniversite kampüsümüzde kızlar tuvaletinin içinde öylece duruyordum. Ona biraz sinirli bolca aşıktım bu günde. Canını sevdiğim kapının dışarısından bana içeride kimsenin olmadığını bilmenin rahatlığıyla belki o kadar rahat seslenebiliyordu. Gerçi, bütün okul burada olsa bile yine beni bu şekilde çağırırdı o. Ben yeterki ona geleyim. Yeterki geleyim...
"Bak bana cevap vermezsen içeri gireceğim. Ve emin ol girersem seni öpücük manyağı yaparım! O yüzden sen gel şimdi buraya, mahrum etme beni o güzelliğinden." Gülümsedim. Gülümsemem bir 32 diş sırıtmaya dönene kadar büyüdü. Elimi anlıma koyarak başımı biraz aşağı doğru yatırmıştım, saçlarım yüzümü örterken gülümsemem bittiği zaman dışarı çıkacağımı aklımın bir köşesine yazdım.
Ona trip atıyordum evet, ama bana dün annesinin doğum günü olduğunu söylememiş, ve bütün gece hiç bir mesajıma dönmemişti. Tamam, sorun tabii ki mesajlarıma dönmemesi değildi. Sorun, benim arayarak bile olsa annesinin doğum gününü kutlayamamış olmamdı. En azından ilerideki müstakbel gelininin ne kadar düşünceli bir kız olduğunu görürdü. Ama şimdi 'nasıl bir gelinim var benim!' Diye ağıt yakıyor bile olabilirdi. Düşündüğüm şey ile kendime gülümsedim bu sefer. Cidden çok fazla saçmalamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZ GEÇEN YILLARIM (+18)
Romance"Seni seviyorum." Kelimelerini katledeceğim gece gideceğim senden. Şafak ağırmadan evvel, cenneti sakladığın kollarının arasından sana bir cehennem bırakarak gideceğim. Saçlarımın arasına biraz kokunu serpip gideceğim. Gözlerime silüetini hapsedeceğ...