"Ne kadar yazabilirsin mısralara,
Kaderin sana yazmadığını..."Keyifli okumalar... ❤️
***
Aşk bir kalbi bütün varlığınla kaplamak mıydı? Yoksa uğruna uykusuz kaldığın geceleri saymak mı? Onun için çıktığın yollarda ağlamak mı, yoksa o üzülmesin diye boğazına oturan gözyaşlarını tutmaya devam etmek mi?
O nasıl sevilir bilmiyordum ki ben, onun bir tek bana gösterdiği yaraları nasıl sarılır bilmiyordum. Koca koca yürek yangınlarını nasıl söndürürüm, ya da cehennemine cennetten bir çiçek kopartıp nasıl dikerim bilmiyordum ki... Ona hissetmediği, hissetmesine izin vermedikleri duyguları bir bir nasıl hissettiririm bilmiyordum.
Yaralını nasıl sarar, onu nasıl bu çıkmazdan kurtarırım bilmiyordum...
Her şey, bir sabah okula gitmemle başlamıştı. Gece boyu uyumayıp film izledikten sonra sabah çok fazla uykumun olması ve dersleri dinlemek zorunda olmamla... Okulun aşağısındaki, kafe türü kantininde kendime bir tane kahve almak için iki üç kişinin sıraya bende girmiştim. Sadece bir tane kahve alıp uykumu açmak istemiştim, sadece...
Ben dalgınca beklerken kollarımı yukarı kaldırıp esnemiş, indirirkende bir kişinin koluna çarpmıştım. Ne hikmet ki elinde onunda kahve vardı... Kaynar kahve bir anda üzerime döküldüğünde büyük bir çığlık atmıştım. Acısı hala duruyordu sanki... Ama o acının getirdiği nasıl bir güzellik olduğundan haberim yoktu o anda...
Karnıma dökülen kahve ile elimi tişörtüme götürüp tenime değmesini engellemiştim, o gün baya sinirlenmiştim onu hatırlıyordum, benim suçum olabilirdi ama canım yanmıştı sonuçta, kimse sessiz kalamazdı. Deniz, tabii o zamanlar ismini bilmiyorum, gitmiş bir tane soğuk su almış ve kahve dökülen yere dökmüştü... Ah yüreği güzel adamım, o anda anlamalıydım kaderlerimizin ölene kadar ayrılmayacağını...
Her şey çok hızlı gelişmişti, ben daha kahvenin şokunu atlatamadan gelmişti ikinci darbe, bu sefer sıcaklık gitmiş yerine buz gibi bir soğukluk gelmişti. "Napıyorsun sen!" Diye bağırmıştım ona. Mahçup gözlerle bana bakmış. "Üzgünüm ben sadece yandı diye..."
"Mahvoldu üzerim!" Ben orada söylenirken Deniz ve kafedeki kişiler bana bakıyordu. O an, o sinirle bile gözlerinin insanı derin yerlere çektiğini anlamıştım. 'Bu adamın,' demiştim kendi kendime. 'Bu adamın bir acısı var,' çünkü bana öyle bir bakmıştı ki, sanki bir kadınla konuşmaya bile korkuyor gibiydi. Sanki onu orada çok fazla aşağılayacakmışım da bana ağzını açıp tek kelime edemeyecek gibi bakmıştı...
Bana öyle yaralı bakmıştı ki, o bakışların altındaki uçurumu o ilk anda merak etmiştim...
Deniz... Evim adam diyebileceğim tek erkek... Hayatıma öyle bir girmişti ki, öyle beklenmedik, öyle aniydi ki... Bir anda her şey körelmişti sanki. İçindeki acıyı bana anlatmadığı zamanlarda da yine aynı şekilde bakıyordu. Bir şey oturuyordu sanki kalbime, 'bakma böyle içli içli...' Demek istiyordum. Sonradan anlamıştım neden öyle olduğunu. Sonradan anlamıştım bazı insanların birilerinin yüreğine büyük yara açtığını... Onun ağladığını gördüğüm, duyduğum her an yemin etmiştim, bunu ona çektirenlerin canına okumadan ölmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZ GEÇEN YILLARIM (+18)
Romance"Seni seviyorum." Kelimelerini katledeceğim gece gideceğim senden. Şafak ağırmadan evvel, cenneti sakladığın kollarının arasından sana bir cehennem bırakarak gideceğim. Saçlarımın arasına biraz kokunu serpip gideceğim. Gözlerime silüetini hapsedeceğ...