8. Bölüm "Çiçeğin Güneşi"

123 9 1
                                    





"Gülümsediğinde yüzünde beliren her çizgide
Tutuklu kaldım..."

Keyifli okumalar... 🖤

***

"Ne olur aç gözlerini." Ellerimle yüzünün üzerindeki kanları silmeye çalışıyordum. Üzerimdeki kazağın eteklerinden tutarak Deniz'imin yüzüne sürdüm. Kanları azda olsa giderebilmiş olsam da, onu böyle vahşice nasıl dövebileceklerini sorguluyordum. Gözyaşlarım durmuyor, beynim uyuşuyordu.


Kokusunun içine geçmiş kan kokusu bile burnuma güzel geliyordu. Onun kanlarıyla sarılmış her bir tarafım başka her şeye kapatmıştı kendini. Her ne kadar korksam da Cenk'in dediklerine inanmamıştım. O yüzden şu an bu haldeydi canını sevdiğim. Tüylerim diken diken oluyordu, kalbimdeki sızı yerini büyük bir ağrıya bırakırken yüreğimin dağlandığını hissediyordum.


"Lan," Aras benim karşıma gelip Deniz'in öbür tarafına doğru eğildi. Bir dizi yerde bir dizi havada duruyordu. Göz göze geldiğimizde korku dolu gözleri ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ne yazıkki ona verecek bir cevabım yoktu, bende ne olduğunu anlamaya çalışıyordum çünkü.

Cenk'in neden böyle bir şey yapma gereği duyduğunu. Sebebi kesinlikle sadece ben değildim.

Ya da...

Sadece ben olabilir miydim?

Aras elini Deniz'in atar damarına götürdü sonra oradan çekerek yüzünde olan ellerimden birini bileğinden yakaladı. "İpek kendine gel, şimdi ağlamanın sırası değil." Diyerek çekti elimi Deniz'in üzerinden. Sonra onu kollarından tutarak kaldırıp sırtına aldı bir çırpıda. Ben hala yerde öylece oturuyordum. Kafamı kaldırıp onlara baktım.


Koskoca adamım şimdi başka bir adamın sırtında duruyordu. Oysa beni kollarına aldığı zamanlar nede güzel gözükürdük dışarıdan... Aras bir daha bana dönüp bakmadı, kafenin çıkışına doğru yürüyüp birinin kapıyı açmasıyla dışarı çıktı. Hemen kalktım. Sanki yapılacak çok önemli bir işini unutmuş da son dakikaya kalmış gibi aceleciydim.


Arkamdan gelen topuklu ayakkabı sesleriyle Aslı'nında hemen ardımda olduğunu anlıyordum. İkimiz beraber çıktık peşlerinden hemen. Aras kendi arabasını park ettiği yere doğru hızla yürürken Aslı arkamdan onu beklemem için bağırıyordu bana. Kulaklarım hiç bir sesi dinlemiyor sadece ona bir şey olmaması için dualar sıralıyordum.


Onlara ulaşıp Aras'ın arabasının arka kapısını açtım hemen. O dikkatlice Deniz'imi yatırırken hemen diğer taraftan kafasını kaldırıp oturdum, başını da dizlerime koymuştum. Aslı da sürücü koltuğunun yanına geçtiğinde herkes arabaya binmişti.


Ve ben hâlâ aynı şekilde ağlıyordum.


Benim yüzümdendi. O kadar salaktım ki, ona nasıl söylememiştim aklım almıyordu. Cenk nasıl bunu yapabilirdi? Gerçekten şu an Deniz'i dövdürtünce onunla nikah masasına mı oturacağımı zannediyordu? Ya da Deniz'i terk edip onun kollarına atlayacağımı mı?


"Kim yapmış neden yapmış bunu çocuğa. Melek gibi adamdı oysa."

Melek gibi adamdı oysa...

Sahi öyleydi gerçekten. Ağlamam daha da şiddetleniyordu, artıyor artıyor ve asla sonu gelmiyordu. Eminim hayatına girmemiş olsam bu dayağı yememiş olacaktı. Bu hastalık bende olmasa hiç Cenk'i görmemiş olacaktım, ve şu an beraber güzelce bir yerlerde olabilecektik. Asla hunharca dövülmüş sevdiğimi hastaneye yetiştirmeye çalışmayacaktık...


SENSİZ GEÇEN YILLARIM (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin