16. Bölüm "Deniz"

27 1 0
                                    



Bölümün sonunda senin için bir not bıraktım, okumayı unutma🌸❤️

Keyifli okumalar.

***

Yaşamış olduğum her şeye inat sabah bir kere daha olduğunda güneş beni uyandırmak için pencerenin içinden göz kapaklarıma sızıyordu. Elimi uyanmak istemezcesine gözlerimin üzerine kapattım. Şimdi ne bu yataktan çıkmaya bir halim vardı ne de isteğim.

Temmuz güneşi iyice ısınmıştı, içinde olduğum oda sıcacıktı, üzerimdeki örtüyü sıkıntılı bir nefes vererek attım yatağın öbür kenarına, sonra doğrulup oturdum yatağın içinde, Cenk benden önce kalkmış ve muhtemelen çıkmış gitmişti işe. Onun içindeki bu çalışma aşkı biraz olsun kafamın rahat etmesini sağlıyordu, her saniye bana bulaşmıyordu en azından.

Onunla yan yana yatmak zorundaydım, hiç istemesem bile gece beraber yan yana yastıklara başımızı koyuyorduk. Uyuduğum hiç bir uyku tam değildi. O gelmeden önce yatağa girip uyumuş olurdum, sabah da onun erken kalkmayacağını bildiğim vakitler erkenden kalkar çıkar giderdim odadan. Bazen Destina korkuyor yalanları ile kızımın yanında yatardım, Cenk'ten onu öldürebilecek kadar nefret ettiğim geceler...

Yani uyku bile beni artık mutlu etmiyordu. Önceden yemek, uyku ve Deniz... Hayattan başka ne isteyebilirim ki zamanlarımdı, mutluydum. Hastayken, beynimdeki o her şeyin mimarı olan canavar varken bile bu kadar mutsuz ve hissiz değildim, o zamanlar görme umudum olan bir sevdiğim vardı, şimdi nereye gidersem gideyim, ne yaparsan yapayım onu hiç göremiyordum.

Kalktım yataktan bir hışımla, ev terliklerimi ayağıma giyip odanın içindeki lavaboda elimi ve yüzümü yıkadım, omuzlarımda olan saçlarımı bir tokayla sıkıca topuz yapıp odaya girdim tekrar. Yastığımın altına koyduğum telefonumu aldım elime, baktım bir arama bir mesaj var mıydı diye, kendime bile itiraf etmek istemesem de her gün Deniz'in mesaj atmasını bekliyordum. Geçen altı senede her gün yapmıştım bunu, sanki bir gün Deniz bana, 'her şeyi biliyorum canımın çiçeği,' yazacakmış gibi geliyordu. Ah onun o güzel iltifatlarını bile ne kadar özlemiştim...

Bir sürü bildirim olsa da aradığımı bulamadığımda telefonu yatağın üzerine fırlatıp çıktım odadan. Aşağı katta sesler geliyordu, evde biri vardı da benim mi haberim yoktu?

"Bizim ne işimiz var anne orada?" Cenk'in annesi mi buradaydı? Sabah sabah, hemde benim hiç haberim yokken. Aşağı inmeyip biraz daha dinleyecektim buradan.

"Oğlum baban tutturdu Cenk'le İpek'de gelsin diye, laf anlatabiliyor muyum sanki, tutturunca tutturuyor biliyorsun." Cenk sesli bir şekilde ofladı. Bende aşağıya inmeye başladım.

"Anneciğim hoşgeldiniz," dedim merdivenleri bitirip salon kapısının önüne geldiğimde, "nereye gidiyoruz Cenk?" Diye sordum onun oturduğu koltukta yanına oturduğumda. Kimsenin yalan olduğunu bilmediği evliliğimizi mecburen onların yanında biraz da olsun gerçeğe çeviriyorduk.

"Babamın bir askerlik arkadaşı varmış, geçen gün bir pastanede adamla karşılaşmışlar, babam da yemeğe davet etmiş bu akşam bizim de gelmemizi istiyor."

"Ama benim bu akşam çizim yapmam lazım biraz, saatleri anca yetiştiririm yılbaşına." Diye itiraz ettim bende. Yeni birileriyle tanışmaya hiç isteğim yoktu. Hele ki Ali amcanın askerlik arkadaşıyla hiç tanışamazdım.

"Kızım bizim adam illa onlarda gelsin tanıştıracağım diyor, Cenk arasın konuşsun gelmeyecekseniz, beni dinlemiyor." Cenk'in babası da aynı Cenk gibi inadı inattı. Annesi ne kadar mülayim bir kadınsa da ikisinde evdeki kadına benzeyememişlerdi.

SENSİZ GEÇEN YILLARIM (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin