***Oturuyor kalkıyor sabırla bekliyordum istediğim saniyelerin gelmesini. Deniz'i bu gün almışlardı normal odaya, bir gün kalmıştı o yoğun bakımda. Hiç bir yere gitmeden sadece kapısının önünde beklemiştim. Annem beni evde idare ediyordu ama artık gitmem lazımdı. Babam ve abimi bundan fazla kandıramazdı. O yüzden can bildiğimin de bir an önce uyanması, ve o çok sevdiğim gözleriyle bana bakması lazımdı.
Beni eve göndermeye çalışmış olsalarda başaramamışlardı, onu bu şekilde bırakarak gidemezdim. Her an bir şey olacak diye aklım çıkarken gidemezdim. Hem Ya bir kere daha Cenk adamlarını gönderecek olsaydı? Ya sevdiğime bu sefer daha büyük bir zarar verselerdi?
Cenk ile görülecek hesabıma da daha gitmemiştim. Ona izin vermeyecektim, asla bize galip gelmesine izin vermeyecektim. Sessiz sedasız halledecektim işimi, ne annem ne babam ne de Deniz, hiç bir şey bilmeyeceklerdi. Onun vereceği tedaviyi de görmeyecektim. Eğer benden bunun karşılığında bir şey isteyecekse dediği şeyi asla yapmayacaktım.
Deniz'e bir zarar vermesine de izin vermeyecektim.
Onun başlatmaya çalıştığı savaşa bende dahil olacak, ve ona asla boyun eğmeyecektim.
Biraz önce lavaboya gitmiş Deniz'in odasına doğru merdivenlerle çıkmaya başlamıştım. Uykusuzluktan başım ağrımaya başlamıştı. Nasıl bu kadar süre ayakta kalabildiğimi sorguluyordum bir yandan da, çoktan bir köşede bayılıp kalmış olmam gerekirdi. Sanırım içimdeki sevgi ayakta tutuyordu beni, belki de içten içe duyduğum o vicdan azabı...
Cebimdeki telefonum titrediğinde çıkartıp arayana baktım. Aslı arıyordu.
"Efendim?"
"Bir kaç dakika daha o kokunu içime çekemezden bu sefer beni kurtaramayacaklar biliyorsun değil mi?" Duyduğum sesle ayaklarım yere çakılı kaldı. Anında dolan gözlerimle birlikle titreyen ellerim sağlıklı düşünmeme engel oluyordu. Bu o muydu? Günlerdir sesine muhtaç olduğum adam mıydı? Bu cümle onun muydu? Uyanmış, beni mi aramıştı?
"Sen.." Bir kaç damla yanaklarıma doğru akarken sadece duyduğum sesin hayal olmamasını diliyordum. Bir yanım hala inanamıyordu ama, gözlerimin önüne o her yeri kan olmuş hali geliyor, her ne kadar kendime bile asla söyleyememiş olduğum o gerçek geliyordu.
Bir daha sesini duyabilmem mümkün olabilecek miydi?
"Bu, bu, Deniz sen misin?" İnanmak güçtü. Her ne kadar ölecek olmasını aklımdan geçirmesem de bir yerde insanın içi sızlıyordu, ya kurtulamazsa diye...
"Ağlama da yanıma gel çiçeğim." Telefonu indirdim kulağımdan. Daha fazla tutmam mümkün değildi. Sonra deli gibi koşmaya başladım hastane koridorlarında, odasını buluncaya dek. Yanından geçtiğim insanlar delirmişim gibi bakıyordu bana. Gerçi aklımın çok da yerinde olduğu söylenemezdi ya.
Odasının kapısının önüne geldiğimde bir kaç saniye durdum, nefes nefese kalmıştım. Ruhen çok yıpranmıştım bu iki günde, benim yüzümden olmuş olma ihtimalinin vicdan azabı, gözlerini açabilecek mi korkusu, onsuz ne yaparım düşüncesi, ve Cenk konusunda ne yapacağım sorusu...
Beynimi hissetmiyordum artık düşünmekten.
Kapıyı açtım, odanın girişinin ufak bir koridoru vardı, daha onu görememiştim. Bir kaç adım attım, bir çocuk gibi köşeden tek gözümle baktım içerideki insanlara. Deniz benim geldiğimi duymamıştı yanında doktor olduğunu düşündüğüm bir adamla konuşuyordu. Aslı ve Aras ise yanlarında dikiliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZ GEÇEN YILLARIM (+18)
Roman d'amour"Seni seviyorum." Kelimelerini katledeceğim gece gideceğim senden. Şafak ağırmadan evvel, cenneti sakladığın kollarının arasından sana bir cehennem bırakarak gideceğim. Saçlarımın arasına biraz kokunu serpip gideceğim. Gözlerime silüetini hapsedeceğ...