***Bu hayatın bana oynadığı oyunlar ne zaman bitecekti. Ben bitmiştim hayatımdaki olaylar bitmemişti. Akıttığım yaşlar az gelmişti de dahasını istiyordu benden. Ben eskiyi eskide bırakmaya çalıştıkça önüme bütün geçmiş tekrar seriliyordu.
Karda kışta kalmış ruhum büyük bir hastalıkla cebelleşiyordu uzun zamandır. Bir ihanetin gölgesi yaralarımı kanatmakla meşguldü. Altı yıldır tek başıma olduğum hayatıma bir yalnızlık daha giriyor gibiydi.
Aklıma o an onunla ilk karşılaştığım an geldi.
Göbeğime kahve döküldüğü o sabah.
Ne yapıyordum ben şimdilerde, o canımın acısının bedelini mi ödetiyordum ona?
Kalbimdeki kan göğüs kafesimi doldurmuştu. Hem kendi yaralarım, hem ona açtığım yaralar, senelerdir içimde kanıyordu. Kalbim kan pompalamıyor kan kusuyordu.
Senelerdir beni tek etmeyen o ağrı ilk defa bu kadar şiddetliydi. Gözlerim fal taşı gibi açılmışlardı. Eğer kapıyı elimle tutmasam taşımayacaktı bacaklarım beni. Şu an bayılmayı, hastaneye kaldırılmayı, ve ölümcül bir hastalığım olduğunun söylenmesini o kadar çok istiyordum ki...
Onsuz yaşayamaz dediğim ruhum nasıl bunca senedir hayatta kalabiliyordu?
Herkes herkessiz yaşardı, bu hayat bana bunu öğretmişti.
Geçen altı senede her gece yastığım sırılsıklam olduğu için yalnızca bir gece kullanabildiğim o yastık yüzleri geldi aklıma birden.
Aldığım nefeslere yaşamak demem mümkün müydü?
Zihnimde çalan hüzünlü bir müzik ağlamam için baskı yapıyordu gözlerime. İnatla tam karşıma bakıyordum. Gözlerimiz birbirini bulmuş şaşkınlıkla bakıyorlardı birbirlerine. Sadece benimkiler değil onunkiler de fal taşı gibi açılmıştı. Nasıl açılmazdı? Senelerce bir daha göremeyeceğini düşündüğü kadın karşısında kanlı canlı duruyorken onun gözleri şaşkınlıkla bakmayacaktı da kiminki bakacaktı?
Herkes tek tek birbirine sarılıyordu. Biz bütün dünyadan soyutlanmış bir şekilde birbirimize bakıyorduk. Birisinin anlaması an meselesiydi ama hiç umurumuzda gibi durmuyordu.
Aklıma, "bizi yalnızca ölüm ayıracak," diye verdiğim söz geldi. Verdiğim hiç bir sözü tutamamış üstüne üstlük onun ruhuna koca bir yalanın ağrısını bırakarak yapmıştım bunu.
İlk o kaçırdı gözlerini benden ve zorla gülümseyerek Ali babama sarıldı. Bende yavaşça çektim gözlerimi onun üzerinden. Çoktan dolmuşlardı. Şimdi ne yapacaktım hiç bilmiyordum. O bu eve gelmişti, bu akşam burada olacaktı, ben burada olacaktım, biz nasıl aynı ortamda duracaktık?
Çağıracak başka arkadaşın yok muydu sevgili kayınbabam?
Bacaklarım o kadar çok titriyordu ki bu sefer yanımda duran Cenk'in koluna tutundum istemeden. İki büklüm olmamak için büyük bir çaba gösterirken kendimi tutamayarak biraz yere doğru eğilmiştim. Cenk endişeli bir şekilde bana döndüğünde öbür kolumdan tutarak ayakta kalmama yardım etmişti. En iyi o biliyordu neden bu halde olduğumu.
"İpek, iyi misin?!" Diye sordu anında. Sesi gerçekten endişelenmiş gibi geliyordu ama burada endişelenmesi gereken son insan oydu. Bu oyunun mimarı oydu, ama enkazın altında ben kalıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZ GEÇEN YILLARIM (+18)
Romance"Seni seviyorum." Kelimelerini katledeceğim gece gideceğim senden. Şafak ağırmadan evvel, cenneti sakladığın kollarının arasından sana bir cehennem bırakarak gideceğim. Saçlarımın arasına biraz kokunu serpip gideceğim. Gözlerime silüetini hapsedeceğ...