🎶 SAya - Call Me Maybe
Lee Taeyong gözlerini benden alamıyordu. Oturduğumuzdan beri diğerleriyle tanışmama fırsat vermemiş ve sürekli sorular sorarak beni daha yakından tanımaya çalışmıştı. Ancak elimde olmadan bu yaklaşımından rahatsız olmuştum. Gözlerindeki garip ifade diken üstünde oturmama sebep oluyordu sanki.
"Kızı rahat mı bıraksan artık ?" diye sordu koyu kahve saçlı kız. Taeyong güldü ve sonunda geri çekildi.
"Merhaba." dedi beni Taeyong'un elinden kurtaran kişi. "Ben Jennie. Kim Jennie." Ona gülümseyerek karşılık verdim.
"Park Chaeyoung." Uzattığı elini sıktım. Ardından yanında oturan diğer kız samimi bir gülümsemeyle uzattı elini. Aynı samimiyetle karşılık vermeye çalışarak gülümsedim ve elini sıktım.
"Ben de Jisoo. Kim Jisoo. Ama kardeş değiliz." Yüzünü buruşturup söylediği şeye gülümsemeden edememiştim.
"Kardeş değiller ama kardeş sayılırlar." dedi ismini bilmediğim diğer bir çocuk. "Jisoo gittiği her yere Jennie'yi götürür. Jennie ise hiçbir yere Jisoo'suz gitmez." Sarı saçlı çocuğun alaylı cümlesine ufak bir gülücük yolladım. Lisa ve ben gibiydiler.
"Bu arada ben Jimin. Jungkook'un en yakın arkadaşı olan Taehyung'ın arkadaşıyım."
"Yani Jungkook'un da arkadaşısın ?" Diye sorduğumda başını salladı. "Sayılır." Gözlerimi Jungkook'a çevirdiğimde göz devirdiğini görmüş ve gülümsemiştim.
"Bu güzel kız da benim sevgilim." Dedi Taehyung. "İrene." Gülümsemeye çalışıp onayladım.
"Memnun oldum." Aslında pek memnun olduğum söylenmezdi.
"Ne okuyorsun ?" diye sordu Taeyong tekrar beni kıskaçları arasına alarak. Jungkook yerinde rahatsızca kıpırdanıp kolunu sandalyeme attı. Taeyong'un gereksiz ilgisinden en az benim kadar rahatsız olmuşa benziyordu.
"İngiliz Dili ve Edebiyatı." Diye cevapladım sorusunu.
"O zaman İngilizcen iyidir ?" Başımı salladım.
"Ana dilim olduğu için korecemden çok daha iyi."
"O zaman İngilizce bir isminde vardır, değil mi ?" Sorduğu soru kanımın donmasına sebep olmuştu. O isimi ne duymak ne de söylemek istiyordum. Kucağımdaki çantaya sıkıca sarılıp sakin olmaya çalıştım. Gördüğüm rüya tekrar zihnimde dolaşıp bana eziyet etmeye başlamıştı bile.
"Sakın odandan çıkma Roseanne. Baban seni yemekte görürse kızar."
Dudaklarımı aralasam da, ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Yutkundum.
"Adı Chaeyoung. Park Chaeyoung." dedi Jungkook elini bacağıma koyarken. Avcunun içi tenime temas ettiğinde içime nedensiz bir güven dolduğunu hissetmiş ve rahat bir nefes vermiştim.
"Hadi artık siparişleri verelim." dedi Jennie ortamdaki gerginliği fark ederek. Ardından Taehyung garsonu çağardı ve siparişlerimizi söyledi.
"Bu arada akşam geliyorsunuz değil mi ?" diye sordu Jennie, Jungkook ve bana dönerek. Anlayamayarak gözlerimi Jungkook'a çevirdim.
"Yok...." Jungkook daha cümlesini tamamlayamadan Jennie'nin omuzları düşmüştü.
"Gerçekten küserim." Dedi dudaklarını büzerek.
"Gerçekten küser." Diye destekledi onu Jisoo. Hala etrafa boş boş baktığımı gören Jennie açıklama gereği duymuştu.
"Akşam evimde parti düzenliyorum. Jungkook'u beş gündür ikna etmeye çalışıyorum ama yok. İkna olmuyor." Anladığını belirterek başımı salladım. Jungkook gürültülü ortamlardan hoşlanmazdı. Benim gibi.
"Lütfen sende gel." dedi Jennie ellerini birleştirerek. Daha önce hiç bir ev partisine gitmemiştim. Çünkü bırakın parti düzenleyecek kadar büyük bir evi olan arkadaşlarımı, evi bile olmayan arkadaşlarım vardı. Genellikle Lisa ile takılırdık. O da beni yaşadığı eve davet eder, güzel bir akşam yemeği yedikten sonra odasında film izlerdik. Benim için bu her şeyden daha değerliydi.
"Benim akşam arkadaşımla bir planım var." Dedim kibarca reddetmeye çalışarak.
"Lisa mı ?" Duyduğum soruyla birlikte gözlerimi büyüterek Taehyung'a dönmüştüm. Lisa'nın varlığından bile bir haber sanıyordum onu. Eğer Lisa bunu öğrenseydi havalara uçardı muhtemelen.
"Evet." Dedim şaşkınlığımı gizlemeye çalışırken.
"Söyle o da gelsin. Eğlenceli birine benziyor." Kalbim Lisa'nın yerine küt küt atmaya başlamışken hızla başımı salladım.
"Olur." Ardından Jungkook'a döndüm. "Olur değil mi Jungkook ?" Jungkook oflaya puflaya başını salladığında Jennie şaşkınlığını gizleyememişti.
"Ben bir haftadır uğraşırken, Chaeyoung'ın teklifini bir saniyede kabul etmen kalbimi kırdı açıkçası." Gülümsedim.
"Bundan sonra sana karşı Chaeyoung'ı kullanacağım." diye devam etti Jennie. Aralarında geçen konuşmaları daha fazla dinlemeden aceleyle telefonumu elime aldım ve Lisa'ya mesaj attım.
Siz
Sana bir iyi, bir kötü haberim var.Lalisa
Önce kötüyü gönder gelsin.Siz
Taehyung burada. Maalesef ki sevgilisiyle.Siz
Lisa ?Siz
Ağlıyor musun ?Lalisa
Yok ya, ne ağlaması.Lalisa
Leo ve Louis kavga ediyordu.Lalisa
Onları ayırıyordum.Lalisa
Herneyse, diğer habere gel.Siz
Jungkook'un arkadaşı Jennie beni bu akşam partiye davet etti.Siz
Ben de arkadaşımla buluşacağımı söyledim.Siz
Taehyung'ta "Lisa mı ?" diye sordu. Ama ben senin hakkında hiçbir şey söylememiştim.Siz
Sonra "Eğlenceli kız, onu da çağır." dedi.Siz
Lisa ?Siz
Yine nereye kayboldun ?Lalisa
Elbise bakıyordum.Lalisa
Ben alışverişe çıkıyorum.Lalisa
Akşam sende olurum.Lalisa
Oradan partiye geçeriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When We're High | Rosékook
FanfictionElimde sadece tek bir valizle Kore'ye geldiğim gün beni havaalanında saçları sapsarı, kaşları ve dudağı delik, deri ceketli, asık suratlı bir çocuk karşılamıştı. Alelacele valizimi elimden alıp yarım yamalak bir İngilizceyle konuştu; "Kore'deki ail...