20

1.2K 104 36
                                    

"Hayat zorlaştığında sen her şeyi kolaylaştırıyorsun."

🎶 Rosé & Onew - Lucky

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎶 Rosé & Onew - Lucky

Lisa çıldırmış gibi şarkı söylerken bize doğru koşan iki kişiyi görmüş ve heyecanla el sallamaya başlamıştım.

"Kook !" Diye bağırdım elimi sallamaya devam ederken. Lisa ise bize doğru gelen diğer kişiyi görüp sesini kesmiş ve uslu bir şekilde oturup beklemeye başlamıştı.

"Onu neden getirdin ?" Diye sordum yanımıza vardıklarında burun kıvırarak. Onu sevmiyordum çünkü en yakın arkadaşımı sürekli üzüyordu.

"Lisa'nın zor durumda olduğunu öğrenince gelmek istedi." Dedi Jungkook yanıma çökerken. Ardından arkasında duran Taehyung'a baktı. "Lisa sana emanet."

"Merak etme." Dedi Taehyung Lisa'yı kollarından tutup ayağı kaldırırken. Lisa zorluk çıkarmadan Taehyung'a uydu. Birlikte gözden kaybolurken arkalarından onları seyrettim.

"Lisa'yı nasıl ona emanet edebilirsin ?" Diye sordum kaşlarımı çatarak. Jungkook'ta beni kollarımda tutu ve birlikte ayağı kalktık.

"Neden bu kadar içtin ? Jaehyun bu kadar içmene nasıl izin verdi?" Güldüm.

"Jaehyun benim kararlarıma karışabilecek biri değil. Ayrıca sen nasıl geldin buraya ?"

"Arabayla." Dedi Jungkook koluma girerken. Koluna bir şaplak attım.

"Onu mu soruyorum ben ! Kız arkadaşını bırakıp nasıl geldin ? Üzülmüştür." Jungkook bir an adımlarını durdurduğunda ona ayak uyduramayarak dengemi kaybetmiştim. Yere düşmeden beni yakalamış ve ben daha ne olduğunu anlayamadan beni kucağına almıştı.

"Dediklerinin hiçbirinde doğruluk payı yok Chaeyoung." Kollarımı Jungkook'un boynuna dolarken kaşlarımı çattım.

"Nasıl yani ? Onu bırakıp bana geldiğin için üzülmedi mi?" Jungkook güldü.

"Sana gelmek için bırakamayacağım kimse yok. O yüzden bunu fazla düşünme." Kafam karışmıştı. Bu Tzuyu'nun üzüldüğü anlamına mı geliyordu ? Yoksa umrunda olmamış mıydı ? Jungkook'un net bir cevap vermeyişi canımı sıktığında omuzlarımı düşürüp başımı Jungkook'un göğüsüne yasladım. Büyülü güzel kokusu buram buram burnuma dolarken uyumamak için direniyordum. Bir an için Jungkook'un kalp atışları hızlandığında başımı şaşkınlıkla yüzüne çevirdim ancak bana bakmıyordu. Yutkunup yürümeye devam etti.

Arabaya geldiğimizde beni yavaşça ön koltuğa oturtmuş ve kemerini taktıktan sonra kapıyı kapatarak sürücü koltuğuna geçmişti.

"Neden bu kadar içtin ki ?" Diye sordu Jungkook kemerini bağlarken. Omuz silktim. Araba yola çıktığında gözlerimi yola sabitlemeye çalışıyor ancak başarılı olamıyordum. Başım önüme düşüyor, gözlerim kapanıyordu.

Bir süre sonra araba sarsılarak durduğunda gözlerimi aralayıp etrafa bakındım. Evime gelmiştik. Jungkook arabadan inip yanıma geldi. Kemerimi çözerken gözlerimi kırpıştırıp yüzüne yakından baktım. Bu kadar kusursuz görünmeyi nasıl başarıyordu ?

"Hadi in bakalım." Başımı sallayıp bacaklarımı kapıdan sallandırmıştım ancak başım dönüyordu. Ayağı kalktığım gibi yere kapaklanacağımı hissediyordum. Ve öyle de oldu. Ancak Jungkook beni ani bir refleks ile tutmayı başarmıştı. Sıkı sıkı kollarına tutundum.

"Anlaşıldı." Dedi Jungkook beni kucağına alırken. Dudaklarımdan bir çığlık kaçtığında çoktan kolları arasındaydım. "Yürümene yardımcı olayım." Mırıldanarak başımı göğüsüne yasladım. Benim için hava hoştu.

Jungkook şifreyi girerek kapıyı açtığında gözlerimi şaşkınlıkla araladım.

"Şifremi biliyor muydun ?" Jungkook güldü.

"Şifreni birlikte koyduk Chae." Doğru. Öyle yapmıştık.

"O zaman değiştireceğim ben onu."

"Ne yapacaksın yeni şifreyi?" Biraz düşündükten sonra cevap verdim.

"Senin doğum gününü yaparım." Güldüğümde Jungkook kapıyı arkamızdan kapatarak beni odama götürmüştü.

"Hmm, çok zor bir şifre olur. Bulamam ki onu ben." Sırttım.

"Biliyorum. Sen bulama diye zor seçtim zaten." Jungkook beni yatağıma bıraktığında kendimi derin bir boşlukta hissetmiştim. Kolları arasında olmak, büyüleyici kokusunu solumak bana güven ve huzur veriyordu.

"Gel üzerini değiştirelim." Dedi Jungkook omuzlarımdan tutup beni tekrar kaldırmaya çalışırken. Başımı sallayıp ona yardımcı olmak için bedenimi yukarı kaldırmaya çalıştım. Jungkook üzerindeki hırkayı çıkardığında kendimi tekrar yatağa atmıştım. Jungkook'un gülüşü kulağıma dolduğunda kapattığım gözlerini aralayarak gülüşünü görmek istedim. Ancak yüz ifadesi çoktan ciddileşmiş ve gülüşü silinmişti.

"Neden böyle oldu ki?" Dedi yatağımdaki boşluğa otururken. "Aramızdaki bu duvar günden güne büyüyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum." Doğru söylüyordu. Aramıza bir soğukluk, mesafe ya da onun değimiyle bir duvar vardı. Ben de böyle olsun istememiştim ki. Hem de hiç.

"Jungkook..."

"Günlerdir düşünüyorum Chaeyoung. Sana karşı bir yanlış mı yaptım? Seni benden bu kadar uzaklaştıracak bir yanlış. Ama bir sonuca varamıyorum ve bu beni delirtiyor." Başımı iki yana salladım. Onun suçu değildi. Belki de bu durumu kendi kendime bu kadar büyütmeyip onunla paylaşsaydım bu konu daha o gün kapandır ve unutulurdu. Ama ben susmayı ve ondan uzak durmayı tercih etmiş ve aramızdaki duvarın mimarı olmuştum.

"Jungkook, o gün neler yaşandı, gerçekten hatırlamıyor musun ?" Jungkook kaşlarını çattı ve başını iki yana salladı. Uzandığım yataktan doğrulduğumda yüzlerimiz aynı hizaya gelmişti. Derin bir nefes aldım.

"O zaman sana hatırlayacağım." Yüzlerimiz arasındaki mesafeyi sıfıra indirdiğimde Jungkook kıpırdamadan öylece kalakalmıştı. Dudaklarımız birleştiğinde kanın yanaklarıma çekildiğini hissetmiş ancak alkolün vermiş olduğu cesarete ayak uydurarak onu öpmeye devam etmiştim. Elim Jungkook'un pürüzsüz yanağında usulca geziye çıkmışken bedeninin baştan aşağıya titrediğini hissedebiliyordum. Nefes bile almadan bir heykel gibi dikiliyordu.

Dudaklarını benim için araladığında ona ulaşmanın vermiş olduğu heyecanla ellerimi saçlarında gezintiye çıkardım. Jungkook bir anda çözünmüş ve ellerini yanaklarıma koyarak beni kendine daha çok çekmişti. İşte yine yapıyorduk. Beni heyecandan öldüren o an yine yaşanıyordu. Ama bu sefer kafası güzel olan bendim. Bu anı hatırlayacak mıydım? Yoksa aramızdaki duvar günden güne büyüyecek miydi?

Ancak tam şu anda önemli olan bu değildi. Onu tekrar hissedebiliyor olmanın bir mutluluğu vardı üzerimde. Bu yüzden geri kalan hiçbir şey umrumda değildi.

Bir an ikimiz de nefes nefese geri çekildik. Jungkook yüzündeki şehvet dolu ifadeyle bana bakarken gülümsedim. Dudaklarımız üç saniyelik bir ayrılışın fazla olduğunu hissederek yine buluştuğunda Jungkook ellerini bedenimde gezintiye çıkarmıştı. Sıcak avuçları belimde dolaşırken derin bir nefes aldım.

Rüya olmasını istemiyordum. Yarın sabah uyandığımda bu anı unutmak istemiyordum. Hatırlamak, en ince ayrıntısına kadar anımsamak istiyordum.

When We're High | RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin