23

819 72 22
                                    

🎶 IVE - LOVE DİVE

Okula giderken Jungkook'un ısrarlarına kulak asmayarak oldukça iyi bir şey yaptığımı hissediyordum. Çünkü Jungkook beni evden almak istemiş ve okula beraber gitmek istediğini söylemişti. Bu her zaman yaptığı bir şeydi ancak artık ben eskisi gibi hissetmiyordum. Ve o da eskiden baktığı gibi bakmıyordu bana. Bakışlarındaki fark hemen göze çarpıyordu. Dışarıdan bize bakan biri ilişkiye yeni başlayan iki aşık olduğumuzu hemen anlardı.

Henüz hazır değildim. Henüz adı koyulmayan ilişkimizi bütün dünya öğrensin, hislerimizin karşılıklı olduğunu herkes bilsin istiyor, yine de bunun öğrenilmesinden de çekiniyordum. Okulda bizi kardeş sanan bile vardı. Kardeş olmadığımızı öğrendiğinde büyük bir şok yaşayacak çok kişi tanıyordum. Haftalarca, hatta belki de aylarca odak noktası biz olacaktık. Herkes bizi kokuşacak bizi sevmeyenler moralimizi bozmak için her türlü dedikoduya girişecekti.

En önemlisi ise Jungkook'un ailesiydi. Onlara söyleyip söylememe konusunda çok kararsızdım. Jungkook hemen bugün söylemek istiyordu muhtemelen ancak beni yanlış anlamalarını istemiyordum. Beni kendi kızları gibi, Jungkook'un da kardeşi olarak görüyorlardı. Bu duruma alışmak sanırım hepimiz için oldukça zor ve sancılı olacaktı.

"Chaeyoung." İsmimi duymamla beraber arkama dönerek bana seslenenin kim olduğuna bakmıştım. Jaehyun gülümseyerek bana doğru yürüyordu. Gülümsemesine karşılık vererek ona el salladım.

"Bayan Lee'nin dersine geç mi kaldın ?" Başımı iki yana salladım.

"Aslında dersi yarım saat ileri çekti." Jaehyun yüzüme şaşkınlıkla baktı. Şaşırmış ifadesine bakarak "Haberin yok muydu ?" Diye sordum. Jaehyun başını iki yana salladı.

"Temsilci sınıf grubuna yazmıştı aslında." Dedim omuz silkerek.

Jaehyun telefonunu çıkarıp bir süre baktıktan sonra ekranı bana çevirdi.

"Sınıf grubuna dahil değilim. Bana telefon numaranı verir misin ? Tek bir ders için sınıf grubuna girmek istemiyorum. Yeterince kalabalık ile uğraşıyorum." Tedirginde ekrana bakarken konuşmaya devam etti.

"Böylece sana ders hakkında soru sorabilirim. Sen de eğer nota ihtiyacın olursa benden isteyebilirsin."

"Han Nehri'nde numaramı sana vermiştim diye hatırlıyorum." Jaehyun başını salladı.

"Evet ama sanırım yanlış yazmışsın. Aradığım numaraya ulaşamıyorum." Güldüm ve sonunda başımı sallayarak telefonu elime aldım. Numaramı yazıp telefonu tekrar ona uzattım. Jaehyun gülümseyerek telefonu geri aldı.

"Arkadaşlarla kafeteryada oturacağız. Derse daha yarım saat var. Gelmek ister misin?" Başımı nazikçe iki yana salladım.

"Aslında kendi arkadaşlarımın yanına gitmek üzereydim." Jaehyun başını salladı.

"O halde yarım saat sonra görüşürüz." Ben de başımı sallamış ve Jaehyun'un büyük adımlarla  yanımdan ayrılmasını izlemiştim. Tam adım atıp ilerleyeceğim sırada bir çift ateş saçan gözü gördüğümde yine olduğum yerde dikili kalmıştım.

Jungkook az önce yaşanan her şeyi gördüğü belli bir şekilde bana bakıyordu. Derin bir nefes alıp yanına ilerledim.

"Günaydın." Dedi yanına vardığımda. Başımı sallayarak ona karşılık verdim.

"Dersin öğleden sonra sanıyordum." Dedim Jungkook'un oldukça durgun yüz ifadesine bakarken. Jungkook omuz silkti.

"Okula birlikte gelmek istemedin ama belki birlikte oturup bir şeyler içeriz diye erken gelmiştim." Gülümsedim. Az önce gördüklerini bana deli gibi sormak istiyor, merakından ölüyordu. Bunu görmemek için kör olmak lazımdı.

"Olur, oturalım." Jungkook elini saçlarının arasından geçirirken derin bir nefes aldı.

"Aslında sen derse gideceksin diye Taehyung'a onun yanına geleceğimi söyledim." Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Benim için okula erken geldiğini söyleyip şimdi de beni ekiyor muydu yani? Umursamaz görünmeye çalışarak omuz silktim.

"Tamam o halde." Jungkook başını salladı.

"Görüşürüz." Yanımdan ayrılırken sinirden dudaklarımı kemiriyordum. Sadece yanımda Jaehyun'u gördüğü için böyle bir kıskançlık yapması kabul edilir değildi. Bana ne olduğunu sormamıştı bile.

Telefonum çalmaya başladığında sinirle elimi cebime götürdüm. Cebimin derinliklerinde kaybolan telefonu sonunda bulup kulağıma götürdüm.

"Ne dikiliyorsun orda ağaç gibi. Gelsene içeri." Gözlerimi etrafta dolaştırdığımda kafeteryanın camından bana baka Lisa ile göz göze geldik. Bir şey demeden telefonu kapatıp içeri doğru yürüdüm. Lisa'nın yanına vardığımda bana gülerek bakıyordu.

"Az önce yaşananlar üç sezonluk bir dizinin ufak bir kesiti gibiydi." Sandalyeyi çekip öfkeyle oturdum.

"Hiç havamda değilim Lisa." Lisa başını salladı.

"Onu fark ettim de. Nedenini pek anlayamadım tatlım. Benim bilmediğim bir şeyler mi yaşandı ?"

"Jungkook ve ben birbirimize açıldık." Dedim bir çırpıda. Lisa'nın yüzünde mimik oynamazken kaşlarımı havaya kaldırarak ona baktım.

"Eee ?"

"Ne eee?" Dedi Lisa sonunda dudaklarını aralayarak.

"Şaşırmadın mı ?" Lisa başını salladı.

"Şaşırdım. Şaşırdım da bu kadar geç olmasına şaşırdım." Ellerimi masaya yaslayıp iyice Lisa'ya yaklaştım.

"Nasıl yani ? Ne demek istiyorsun?"

"Zaten belliydi Chae. Siz birbirinizi ağabey kardeş olarak görürken bile ben evleneceğinizi biliyordum." Şaşkınca ağzımı araladığımda Lisa güldü.

"Abartma Lalis. Daha ortada hiçbir şey yok. Sevgili bile değiliz." Lisa gözlerini devirdiğinde yüzümü astım.

"Bunu anlamıyorum işte. İkiniz de birbirinizi seviyorsunuz. Sevgili olmak için bu yereli değil mi işte ?" Başımı yavaşça iki yana sallarken derin bir nefes aldım.

"Uzun zamandır senin dediğin gibi birbirimizi ağabey kardeş olarak görüyorduk. Bizi bırak, herkes öyle görüyordu. Bu kalıplaşmış düşünceyi nasıl değiştireceğimi bilmiyorum sadece."

"Çok kolay." Dedi Lisa ne zaman aldığını bilmediğim kahvesini yudumlarken. Merakla yüzüne baktım.

"Nasıl ?"

"Elini tutup okula geleceksin." Heyecanım sönüp omuzlarım düşerken arkama yaslandım. Söylemesi kolaydı tabi. Meraklı ve yargılayan bakışların altında ezilecek olan bizdik tabi.

"Bizi boşver. Sen anlat. Taehyung ile ilgili bir gelişme var mı ?" Lisa heyecanla başını salladı.

"Beni bu gece yemeğe davet etti. Arkadaşları da olacakmış. Hatta Jungkook bile. Senin haberin var mı ?" Hayır. Yoktu. Çünkü Jungkook beni davet etmemişti.

"Belki bu akşam seni de davet eder. Etmezse de benim davetlim olarak gelirsin." Başımı hızla iki yana salladım.

"Hayır tabiki. Davet edilmediğim yere gelemem."

"Ben davet ediyorum ya."

"İkisinin aynı şey olmadığını biliyorsun." Sonuçta Lisa yemeği düzenleyen bir kişi tarafından oraya davet edilmişti. Benim ise Lisa'nın davetiyle oraya gitmem saçma olurdu.

Telefonumun ekranından saate baktım. Derse beş dakika kalmıştı. Apar topar masadan kalkarken Lisa'nın yanağına bir öpücük kondurdum.

"Ben derse giriyorum. Sonra görüşürüz." Lisa arkamdan el sallarken düşünceli bir şekilde dersliğe ilerledim. Jungkook beni bu gece davet etmez ise ilişkimiz hakkında ne düşüneceğimi bilmiyordum.

🌺

Herkese iyi bayramlar diliyorum. 🍭 Biliyorum herkes çok yoruldu. Bayram ziyafetleri yorucu olabiliyor. Beş on dakikalığınada olsa sizi biraz dinlendirmek istedim. Umarım beğenirsiniz. Kısa zamanda görüşmek üzere 👋🏻

When We're High | RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin