🎶 Ive - Eleven
Lisa akşam beni aramış ve evde çok bunaldığını söyleyerek Han Nehrine gidip biraz yürüyüş yapmak istediğini söylemişti. Haftasonu olduğu için kabul etmiştim. İki gün boyunca evden çıkmayıp takip ettiğim dizlerimin yeni bölümlerini izlemek daha cazip gelse de Lisa'yı kırmak istememiştim.
Otobüs Han Nehri'ne yakın bir durakta sarsılarak durduğunda aceleyle kapıya yönelmiştim. Lisa'nın durakta oturup beni beklediğini gördüğümde gülümseyerek yanına gittim.
"Hoşgeldin Chae, biraz daha bekleseydim ağaç olarak karşılayacaktım seni." Gülerek Lisa'ya baktım.
"Çok konuşma da yürü." Onu itekleyerek yürümesini sağladığımda elimde duran poşeti almış ve koluma girmişti. Birlikte Han Nehri'ne doğru yürüdük.
"Ne kadar kalabalık." Dedim etrafa bakınarak. Lisa başını salladı ve ardından parmağıyla ileride bir yer gösterdi.
"Sen şuraya geç otur. Ben bir markete uğrayıp geliyorum." Başımı sallayarak Lisa'nın gösterdiği yere doğru yürüdüm ve yanımda getirdiğim bezi yere serdim. Tam oturacağım sırada adımın seslenmesiyle arkama döndüm.
"Chaeyoung !" Bana doğru yürüyen bu çocuk Jaehyun'du. Onunla bu aralar fazla sık karşılaşmaya başlamıştık. Gülümseyerek bana doğru gelmesini bekledim.
"Selam." Dedi gülümseyerek.
"Selam." Diye karşılık verdim.
"Tek başına mısın ?" Diye sordu arkama bakarak. Başımı iki yana salladım.
"Hayır. Arkadaşım markete uğradı." Jaehyun başını salladı.
"Eğer tek başınaysan bize katılabilirsin diyecektim. Ben de arkadaşlarımla geldim. Belki tanıyorsundur. Yuta ve Haechan."
Ah! Elbette tanıyordum. Okulumuzun altın çocukları takımındaydılar. Onları tanımayan var mıydı sanki ?
"Teşekkür ederim teklifin için ama dediğim gibi arkadaşımla geldim." Jaehyun başını salladı ve ardından cebinden telefonunu çıkardı.
"Pekala. O zaman bir selca alıp seni yalnız bırakıyorum." Önce şaşırsam da Jaehyun telefonu yüzümüze doğrultunca poz vermiştim. Bu garip durum son bulduğunda Jaehyun gülümseyerek geri çekildi ve ardından telefonunu bana uzattı.
"Numaranı alabilir miyim ?" Kaşlarımı havaya kaldırıp telefonun ekranına baktım.
"Fotoğrafı sana atmak için."
"Ah, tamam." Güldüm ve telefonu alıp numaramı yazdım. Jaehyun telefonu geri alarak numaramı kaydetti ve tekrar cebine koydu.
"O halde pazartesi görüşmek üzere."
"Görüşürüz." Dedim arkasını dönüp uzaklaşan Jaehyun'a el sallarken.
Jaehyun gider gitmez Lisa yanımda bitti.
"Az önce gördüklerim de neydi öyle ? Jaehyun ve sen fotoğraf çekindiniz ve o sana telefonunu verdi ve sen de numaranı mı yazdın ?" Lisa'yı şaşkınlıkla dinledim. Resmen bir köşeye çekilip bizi dikizlemişti.
"Aynen öyle oldu?" Dedim sorar gibi. "Ayrıca sen nerden tanıyorsun onu ?" Lisa alayla güldü.
"Onu tanımasaydım ve o zaman 'Sen nasıl tanımazsın onu?' deseydin normal bir soru olurdu ama şu an sorduğun bu soru çok anormal." Yüzümü buruşturup anlamadığını belirtmek ister gibi baktım Lisa'ya. Dediğimden hiçbir şey anlamamıştım ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When We're High | Rosékook
FanfictionElimde sadece tek bir valizle Kore'ye geldiğim gün beni havaalanında saçları sapsarı, kaşları ve dudağı delik, deri ceketli, asık suratlı bir çocuk karşılamıştı. Alelacele valizimi elimden alıp yarım yamalak bir İngilizceyle konuştu; "Kore'deki ail...