21

1K 108 68
                                    

🎶 Madison Beer - Baby

Sabahın ilk ışıkları gözlerimi kamaştırırken derin bir nefes alıp mırıldandım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sabahın ilk ışıkları gözlerimi kamaştırırken derin bir nefes alıp mırıldandım. Başım aldığım alkolün etkisiyle ağrıyordu ancak keskin bir ağrı değildi. Gözlerimi açmadan dün yaptıklarım aklıma dolmaya başladığında hızla gözlerimi araladım.

Jungkook hemen yanımda bebek gibi uyuyordu. Ellerini beyaz yastığın altına koymuş derin nefesler alıp veriyordu. Dudakları şişmişti. Mırıldanmaya başlayınca hemen gözlerimi kapatıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Onunla yüz yüze gelmeye, yüzleşmeye hazır değildim.

Gözlerimi tekrar usulca araladığımda Jungkook'un hala uyuyor olduğunu görmüş ve rahat bir nefes alarak yataktan kalkmıştım. Dün gece Jungkook'u öpmüştüm. Onun hatırlamadığı o günü ona hatırlatmak için. Bunu nasıl yapmıştım hala aklım almıyordu. Bilinçsizce yaptığım bu hareketin altından nasıl kalkacaktım bilmiyordum.

Yavaşça yataktan kalkıp odayı sessizce terk ettim. Hızlı adımlarla banyoya giderken aklımdaki tek düşünce dün geceki öpücüktü. Kafam güzel olmasına rağmen dün yaşadığımız her şeyi en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordum. Jungkook'un aksine.

Bana karşılık vermişti. Aklı başında olmasına rağmen beni geri itmemiş, öpücüğümü kabul ederek bana karşılık vermişti. Dakikalarca dudaklarımızı işgal etmiş ve en anında hiçbir şey söylemeden öylece yan yana uzanmıştık. O an tek yapabildiğim şey gözlerimi sıkıca kapatıp uyumayı beklemekti. Alkolün etkisiyle uykuya dalmak zor olmamıştı ancak şimdi etkisi biten alkol eski cesaretimi bana geri vermiyordu.

Kızaran yüzüme soğuk suyu boca ederek sakinleşmeye çalıştım ancak bu mümkün değildi. Beni kendime getireceğini düşündüğüm tek şey soğuk bir duştu. Neyseki dün banyo dolabına temiz iç çamaşırı koymuştum. Üstümde olanları tekrar giyebilirdim. Başka bir seçeceğim de yoktu zaten.

Kapıyı kilitledikten sonra kendimi soğuk bir duşa attım. En azından yanaklarımın kızarıklığını yok eden bir duştan sonra artık daha iyiydim. Saçlarımı beyaz bir havluya sardıktan sonra üzerimi giyinmiş ve klozetin üzerine oturarak derin bir nefes almıştım. Henüz dışarı çıkmaya hazır değildim. Saçlarım nemini aldıktan sonra havluyu başımdan atmış ve saçlarımı kurutmuştum. Saçlarımı ilk kuruttuğumda kesinlikle çok kötü gözüküyordu çünkü kabarmış oluyordu. Hemen birkaç sprey ve krem sürdükten sonra saçlarıma doğal bir dalga vermiştim.

Aynada kendime baktığımda yüzümün de solgun olduğunu görmüştüm. Jungkook'un karşısına böyle çıkmak istemiyordum. Bu yüzden yüzüme bir maske yapmış ve renkli bir nemlendiriciyle daha canlı durmasını sağlamıştım. Artık kendimi daha rahat hissediyordum ancak dışarı çıkmaya hala hazır değildim. Ancak sonsuza dek burda kalamadım. Bu yüzden derin bir nefes alıp kilitlediğim kapıyı açtım ve dışarı çıktım.

Mutfak tarafından gelen sesler kalbimin son hızını zorlarken ellerimin titremesini durdurmaya çalışıyordum. Ellerim buz kesmişti ancak garip bir şekilde ortam fazlasıyla sıcaktı.

Mutfağın kapısından başımı uzattığımda gördüğüm manzara karşısında şoka uğramıştım. Jungkook güzel bir masa hazırlamış, taze portakal suyu şıkmış ve şimdi de ocağın başında rulo omlet yapıyordu. Onu gördüğümde yüzümde bir gülümseme belirse de kendimi toparlamış ve boğazımı temizleyerek dikkatini çekmiştim. Artık kaçış yoktu.

Jungkook aceleyle bana dönmüş ve beni gördüğünde gülümseyerek sofrayı göstermişti.

"Günaydın. Gelsene." Çekingen ve yavaş adımlarla sofraya ilerledim. Gerçekten annesinin kahvaltı sofrasını aratmayacak bir masa hazırlamıştı. Jungkook hazırladığı omletleri de masaya getirdiğinde gözlerimi ondan kaçırarak başka taraflara bakmaya çalıştım.

"Hadi yiyelim." Dedi karşıma otururken. Başımı sallayıp aceleyle portakal suyundan bir yudum aldım ve ardından chopstickleri elime alarak ağzıma bir tane rulo omlet attım. Biraz tuzlu olsa da oldukça lezzetliydi.

"Ellerine sağlık." Dedim başka bir omlet daha alırken. Yüzüne bakmadığım için bana mı bakıyor ya da nasıl bakıyor bilmiyordum. Ancak hala dün gecenin bahsinin açılmaması beni geriyordu.

"Neden yüzüme bakmıyorsun Chaeyoung?" Sonunda beklediğim soru yüzüme çarpılınca derin bir nefes aldım. Evet bu soruyu bekliyordum ama nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum. Bu soru dün gecenin başlangıcıydı. Dün geceyi konuşacaktık. Sonunda tüm cesaretimi toplayarak gözlerine baktım. Hiç olmadığı kadar yumuşak bakıyordu bana. İlk defa bu kadar bariz bir şekilde yumuşak baktığını görmüştüm bana. Sanki beni incitmekten korkuyor gibiydi.

"Sen nasıl bu kadar rahat bakıyorsun, ben de onu anlamıyorum." Dedim sessizce.

"Çünkü.." Dedi Jungkook elindeki bardağı masaya bırakırken. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

"Çünkü artık eminim." Anlayamayarak gözlerinin içine baktım.

"Çünkü eskiden kabul edemediğim ve zorla bastırdığım tüm hislerimden artık eminim Chaeyoung. Dün gece yaşananlar bunu anlamamı sağladı."

"Nasıl hisler ?" Dedim onu daha da zorlayarak. Benimle kesin ve net konuşmasını istiyordum.

"Seninle aramda olduğunu sandığım kardeş ilişkisi her zaman canımı sıktı Chae. Bir ağabey kardeşini bu kadar kıskanabilir miydi ? Ya da aynı evde yaşayan bir ağabeyin kardeşine karşı tüm bu hisleri beslemesi ne kadar doğru olabilirdi ? Bunu kendime yakıştıramadım çünkü sen bize, aileme, annem ve babama emanettin. Sen ailemizin bir üyesiydin ve ben sana hissettiğim bu hislerin sadece kardeşe duyulan sevgiden ibaret olduğunu kendimi inandırdım çünkü başka türlüsü doğru gelmiyordu." Ellerim buz gibiydi ama ortam nasıl bu kadar sıcak olabilirdi ? Resmen boncuk boncuk terlemeye başlamıştım.

"Taşındığından beri hislerimin gün yüzme çıkmak üzere olduğunu biliyordum ama dün beni için milat oldu Chaeyoung. Sen ne hissediyorsun bilmiyorum ama ben artık eminim. Ben seni çok seviyorum." Derin bir nefes aldım. Bunu duymanın bu kadar garip ama aynı zamanda mükemmel bir his olduğunu tahmin edemezdim. Karşımdaki bu değerli adamın sevgisine sahip olmak beni hem korkutuyor hem de heyecanlandırıyordu.

"Yine de buna alışmak..." Jungkook aniden sözümü kesti.

"Buna alışmanın kolay olmadığını biliyorum Chaeyoung. Ama ben seni beklemeye hazırım. Bana geleceğin günü beklemeye hazırım." Ben zaten ondaydım. Evet alışmak, adapte olmak zor olacaktı. Ancak biliyordum ki, ben onu seviyordum. Ve bu bir kardeşim ağabeyine duyduğu sevgiden ibaret değildi.

🥀

Herkese merhaba. Uzun bir ara oldu. Bir çok işim vardı, bir yandan covid oldum, başka bir yandan yazma şevkimi kaybettim derken yine buradayım. Tabiki bu bölümün yazılmış olmasının en büyük sebeplerinden biri her bölüm altına tatlı yorumlar atan @rosieposie1100 ' dır. 🥰 Bu bölüm de ona ithafen olsun...Yorumlarını görünce dayanamadım ve yazdım bir bölüm...Umarım beğenmişsinizdir. Bol bol oy ve yorum bekliyorum canlarım. Lütfen kendinize ve sağlığınıza dikkat edin. Mutlu günler diliyorum.

When We're High | RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin