🎶 J. Cole - She Knows
Henüz küçücük bir çocukken uykuya hızlı dalabilmek için içtiğim bir avuç dolusu hapın başımı bu kadar derde sokabileceğini düşünmemiştim.
Hastanenin beyaz tavanına açtığım gözlerim bulanık görüyordu. Bir kaç kişinin yanımda fısıldaştığını duyabiliyordum.
"Henüz çok küçük değil mi ?" Diye sordu bir kadın. "...intihar etmek için ?"
"Evet." Diye onayladı odadaki diğer kişi. Muhtemelen iki hemşire başımda dikilip hakkımda dedikodu yapıyorlardı ancak o zamanlar hiç bilmediğim bir şeydi bu kelime. İntihar. Kelime anlamını bilmediğim bu şeyi yapmadığımı biliyordum sadece. Ben intihar etmemiştim. Sadece uyumak istemiştim.
"Bu yaşında ne yaptılar çocuğa acaba ?" Diğer hemşire sıkıntıyla iç çekti.
"Para içinde yüzüyor ama mutlu olmadıktan sonra bunun ne önemi var değil mi?" Daha çok kendini ikna etmek ister gibi konuştu ancak haklıydı.
"Neyseki annesi ve babası sorguya alınmış. Umarım devlet korumasına alınır. Yoksa bu yaşı görmüş olması bile mucize." Yüzümü buruşturdum. İki hemşire daldıkları muhabbetten sıyrılıp başıma üşüşmüş ve meraklı gözlerle beni izlemeye başlamışlardı.
"Kendini nasıl hissediyorsun minik ?" Diye sordu sarı saçlı hemşire. Yüzünde şefkatli bir gülümseme vardı. Ancak onunla konuşmak istemiyordum çünkü anne ve babam hakkında kötü şeyler söylediğini anlamıştım. Onlara arkamı dönüp üstümdeki pikeyi boğazıma kadar çektim. Hemşireler de fazla üstelememiş ve son kontrolleri yaparak odadan çıkmışlardı.
Odada yalnız kaldığımda korkunun beni bir sarmaşık gibi sardığını hissetmiştim. Korkuyordum. Hatta deli gibi korkuyordum. Yaptığımın yanlış olduğunu çok geçmeden farkına varmıştım ancak bunu artık geri alamazdım. Bir hata yapmıştım ve bunun cezasını en ağır şekilde alacağıma şüphe yoktu.
Babam bana çok kızacaktı. Önemli bir iş görüşmesini mahvettiğim yetmemiş gibi bir de benim yüzümden sorguya alınmasına sebep olmuştum. Bana yapacaklarını hayal ettikçe korkudan bedenimin tir tir titremesine engel olamıyordum.
Babam söylediğim sözlerin dışına çıktığımda yani onun istediği gibi bir evlat olmadığımda insanlıktan çıkar ve adeta canavarlaşırdı. Gözü hiçbir şeyi görmez ve öfkesi dinene kadar da hayatımı zindana çevirmekten vazgeçmezdi. Annem ise bizi her zaman uzaktan izler, korktuğu için ağzını bile açamazdı. Beni hiçbir zaman korumamış hatta korumayı denememişti bile. Onun için olayın dışında durmak en güvenlisiydi. Bana ne olduğu umrunda bile değildi. Belki üzülüyordu ancak kılını bile kıpırdatmadan çekildiği duvarın arkasından sadece bizi izliyordu.
Korku içimi kemirirken aniden zıplayarak uyanmış ve alnımdan akan terleri silerek karşımda duran aynaya bakmıştım.
Berbat görünüyordum. Saçlarım dağılmış hatta terden yer yer ıslanmıştı. Dün gece yetmiyormuş gibi bir de gördüğüm kabus beni alaşağı etmek için yetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When We're High | Rosékook
FanfictionElimde sadece tek bir valizle Kore'ye geldiğim gün beni havaalanında saçları sapsarı, kaşları ve dudağı delik, deri ceketli, asık suratlı bir çocuk karşılamıştı. Alelacele valizimi elimden alıp yarım yamalak bir İngilizceyle konuştu; "Kore'deki ail...