Lisa neredeyse ağlamak üzereydi. Bundan nefret ediyordu ancak yaşadığı tüm duyguları ağlayarak dışa vuruyordu. Çok mutluyken de ağlıyordu, çok üzgünken de, çok kızgınken de.
Gözlerinin dolmasını engellemek için başını yukarı kaldırıp yürümeye devam etti. Gözleri dolmuştu. Ancak ağlamak istemiyordu.
Az sonra bir bedene çarpıp durmak zorunda kaldığında şaşkınlıkla önünde dikilen kişiye baktı.
Tae. Ne ara Lisa'nın arkasından kalkmış, peşinden gelmiş ve önünü kesmişti ? Lisa şaşkınca bir iki adım geri gitti. Taehyung ise aralarını açmasına izin vermeden ona doğru bir adım attı.
"Sana teşekkür etmek istiyordum." Dedi gülümseyerek. Ancak yüzündeki bu gülümseme samimi gelmiyordu Lisa'ya. Dudağının kenarı yukarı kıvrılmıştı. İyi niyetli bir gülümsemeye benzemiyordu.
"Hangi konuda ?" Diye sordu Lisa kaşlarını havaya kaldırarak.
"Partide gördüklerini bana söyle...."
"Söylemedim." Dedi Lisa Taehyung'ın lafını keserek. "Olanları sen kendin gördün."
Taehyung başını iki yana salladı. "Senin sayende gördüm." Lisa başını salladı ancak anlam veremiyordu.
"Pek umrunda değil gibiydi. O halde neden teşekkür etmek istiyorsun ?" Taehyung güldü.
"Çünkü ondan ayrılmanın yollarını ararken Tanrı seni bana yolladı. Bir nevi beni ondan kurtarmış oldun." Lisa bir anlığına donup kaldı. Bunları söylemiş olamazdı değil mi? Bu kadar acımasız olamazdı.
"Sen ciddi misin ?" Diye sordu dehşet içinde.
"Onu aldattığın yetmiyormuş gibi bir de ayrılmanın yollarını mı arıyordun ?"
"Bu kadar büyütülecek bir mesele değil." Dedi Taehyung rahatça. Bu rahatlık Lisa'yı delirtiyordu.
"Irene ve benim ilişkimiz sadakat çerçevesini çoktan aşmıştı."
"Yani tam birbirinize layıksınız." Dedi Lisa sinirden gülerken. Taehyung kaşlarını kaldırarak anlamadığını belirtti.
"Yani ikiniz de iğrençsiniz." Diye devam etti Lisa ve Taehyung'ı orada bırakıp yürümeye devam etti. Arkasında nasıl bir Tae bırakmıştı bilmiyordu. Ne kadar merak ederse etsin arkasına dönüp bakmayacaktı. Karar vermişti.
Tae ise hala aynı yerde dikiliyor ve şaşkınlıkla gülümsüyordu. Ona ayar veren bu güzel kızı her geçen gün daha çok merak etmekten alıkoyamıyordu kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
When We're High | Rosékook
FanfictionElimde sadece tek bir valizle Kore'ye geldiğim gün beni havaalanında saçları sapsarı, kaşları ve dudağı delik, deri ceketli, asık suratlı bir çocuk karşılamıştı. Alelacele valizimi elimden alıp yarım yamalak bir İngilizceyle konuştu; "Kore'deki ail...