Muhteşem(!) Bir Alışveriş! / Chapter:15.

2.7K 263 48
                                    


Sabah erken uyanmaya alışmış vücudum yeniden alarm kurmuş gibi harekete geçtiğin de daha fazla yatakta kalmak istemeyerek üzerim de ki ince örtüyü kenara atıp kalktım. Hemen yanımda bulunan komodinin üzerinde ki telefonuma uzandığımda saatin daha dokuz olduğunu gördüm. Normalden bir saat daha fazla uyumuştum aslında. Bana verilmiş odaya bininci kez göz gezdirdiğim de kendi odamı, kendi yatağımı ne kadar özlediğimi anladım. Annemle, Kim Ji Hoon hala balayındaydılar. Yaklaşık iki haftayı çoktan geçmiş, artık bu durumdan da oldukça sıkılmıştım. Sanki genç gibi ülke ülke gezip tozu dumana katıyorlardı. Daha önce yaşayamadığı hayatı yaşadığı için annem oldukça mutluydu fakat çoktan beni unutmuş da gibiydi. 

Okullar açık olsaydı belki bir bakıma bu kadar sıkılmazdım diye umuyordum. En azından günümün çoğunu okulda geçirirdim, ne kadar oradan nefret etsem de bildiğim tanıdığım ortamdı. Burada olmaktan daha iyiydi. 

Sıkkınca yataktan kalkıp üzerimi değiştirdiğim de çoktan on beş dakika geçmişti. Terliklerimin koridorda çıkardığı sesi göz ardı ederek mutfağa doğru adımlarımı hızlandırdım. 

Yifan her zaman ki gibi erkenden uyanmış, güzel bir kahvaltı masası hazırlamıştı. Her sabah bu enerjiyi nereden bulduğuna anlam veremeyerek kendime sandalye çekerek oturdum. 

" Sonunda uyanabildiniz! "

Mutfak kapısından yalpalayarak, yürümeye çalışan ve hala ayılamamış olan ikizlere uyarıcı bir ses tonuyla konuştu Yifan,  Ra In'in kahvaltısını ağzına vermeye çalışırken. Anladım ki sadece bana değil, evdeki diğer çocuklara da aynı şekilde babacılık oyunu oynuyordu.

İkizler, akşamdan kalma, dağılmış vaziyetleriyle karınlarını doyurmak için masaya oturabildiler bayağı bir uğraş sonucunda. Baekhyun ve Minseok yüzlerini buruşturup kardeşlerine iğrenirmişçesine bakarken, Chanyeol her zaman ki ilgili abi tavırlarıyla yemekten sonra içmeleri için ikisinin eline de birer hap bıraktı.

" Ev hediyesi almalıyız, biliyorsunuz değil mi? "

Yifan, Ra In'in su bardağını eline vererek masada oturan herkesin üzerinde tek tek göz gezdirdi. Kendisi, kızını annesine bıraktıktan sonra şirkete ondan sonra da mali işleriyle ilgilenmek üzere bara uğrayacağıyla ilgili bir ton laf gevelemişti.

" Evet, kim gönüllü? "

Yifan sabırsızca sordu, fakat masada ki kimseden tek bir ses bile çıkmıyordu. Nasıl olsa cezalıyım ve dışarı çıkamayacağım diye oldukça rahat bir şekilde, oturduğum sandalyede bacaklarımı kendime çekerek cebimden çıkardığım telefonumla ilgilenmeye çalıştım.

" Benim bilardo maçım var, kusura bakmayın. "

Chanyeol, kasesinde ki son kaşık pilavı da ağzına tıkıp kaşla göz arası ortadan yok oldu. Yeniden masaya döndüğüm de hemen onun ardından Minseok'un da ayaklanmakta olduğunu gördüm. Yifan'ın hazırladığı hiçbir şeye elini sürmemiş sadece bir bardak su içmişti. Son bir kaç gündür onda anlam veremediğim büyük bir gerginlik vardı. Gerçi her zaman evin için de yüksek gerilim hattı gibi dolaşırdı orası ayrı bir meseleydi ama, şu sıralar daha fazla gibiydi. Bunu anlamamak için aptal falan olmak lazımdı. 

O da her zaman ki gibi kendi köşesine çekilmek için hareketlenmişti. Evde ki herkesle az çok muhabbet kurabilmiştim fakat Minseok kapalı bir kutuydu adeta benim için. Evin için de bir yerler de karşılaşsak yüzüme bakmaz, asla tek kelime etmezdi. 

 Neden böyle ortalıkta pek dolaşmayan, sessiz tipi oynuyordu merak ediyordum.

" İkizler? "

Luhan, ağzı açık bir şekilde masanın üzerine serilirken, Sehun'da sandalyeye yaslanmış, başı arkaya düşmüş bir şekilde uyumaya başlamıştı. Doğal olarak geriye kalan tek kişi, Baekhyun'a kaydı gözler. Uzun bir sessizliğin sonunda başını pilav kasesinden kaldırınca başına gelecek olan şeyi anlamış bir şekilde ağlıyormuş numarası çekerek yerinde tepindi.

She is a Rainbow. / OMS / (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin