FLASBACK, İkinci Kesit;
Chapter:22MULTIMEDIA: Seo Junghoo'nun tartışırkenki hali. Lanet olsun, ne yapacağım ben bu adamla?? -_-
Not: Erkenden koyayım dedim, anlayın Tam olarak geçmişte neler olduğunu. Anlamayan olursa sorun çekinmeyin ^_^♧ ♧ ♧
Kim Minseok, belki de yüzüncü kez kontrol ediyordu koluna takmış olduğu, annesinin son doğum günü hediyesi olan marka saati.
“ 17.51. “
Aniden karşısında beliren, Seo Jung Hoo, ya da başkalarına kendini tanıtırken söylediği ismi olan " J ", Minseok'un irkilerek geri çekilerek arkasında ki duvara yapışmasına neden olmuştu.
Sürekli aynı şeyi yaparak Minseok'un yüreğini ağzına getirmeyi başarıyordu. Çakal gibi sinsi, karda yürüse izini belli etmeyecek cinste bir insandı. Nasıl oluyorda evde birşey ararken o kadar ses yapmıştı, Minseok kısa sürede bunu çözmüştü.
Seo Jung Hoo'nun evde ki birinin yardımına ihtiyacı vardı. Bu yüzden uzun bir süre sakince izlemeye devam ettiği eve girmiş ve Minseok'un dikkatini çekmişti. O böyle akıllı bir insandı ve kendisini kandırmasına izin vermişti.
“ Vardiya değişimine 9 dakika var. Bunu yapabileceğimizi sanmıyorum. “
Junghoo'nun ona bir gece önce anlattığı plana göre annesinin getirildiği hastanenin kayıtlarını kolay bir yolla almaya çalışacaklardı. Kim Minseok'a göre pek kolay olmayan bir planla, bunu da eklemek lazımdı. Bunun için hastane görevlilerinin vardiya değişimlerini beklemeleri lazımdı ve sadece 9 dakika kalmıştı.
" Bana 5 dakika yeterli olur. “
Seo Junghoo kendiyle övünür bir şekilde, başından düşürmediği siyah şapkayı biraz daha yüzünü gizlemesi adına burnuna doğru çekti. Minseok merak etti, kendisi heyecandan eli ayağı tutmayacak bir durumdayken o nasıl oluyorda, hırsızlık yapmak için bu kadar rahat olabiliyordu?
Daha önce böyle işlerde mi çalışıyordu yoksa? Kaç insanın canını yakmıştı?
" Gidelim. “
Ayakta durmaktan artık yorulan Minseok seri adımlarla Junghoo'yu takip etti, çok dikkat çekmemeye çalışarak. Önce beresini başına takıp ardından beats kulaklıklarını geçirdi. Müzik falan çalmıyordu fakat çalıyormuşcasına başıyla ritim tutturmaya çalıştı. En azından üzerinde ki gerginliğinin bir kısmını bu şekilde atıyordu.
Sağ salim, kapıda ki silahlı iki güvenliği atlayarak yürümeye devam etti. Pazartesiydi. Ve bütün hafta sonunu bekleyen tüm hastalar hastanenin içinde fink atıyordu.
“ Hastaların kayıt dosyaları güvenli odada tutulur. “
Junghoo oldukça rahat, elleri cebinde önünden yürümeye devam ederken planı üçüncü kez tekrarlıyordu.
" Merkezi odayı bulmaya çalışacağım. Unutma, eğer hackerlığın işe yaramazsa ikimiz de hapsi boylarız. “
Konuşurken yüzüne bir kez olsun bakmadan arayı açarak ikinci kata yöneldi, Minseok'u arkasında bırakarak.
Kim Minseok, zekiydi. Hackerlık konusunda bir dahi olduğunu da biliyordu. Yapamayacağı her hangi bir iş olduğunu sanmıyordu. Fakat bu iş.. Bunu üzerinde hissettiği onca yükle başarabilir miydi emin değildi. Tabi yapamazsa hapse girmesi gibi bir durumda söz konusuydu.
Kimsenin dikkatini çekmeyecek tek yer tabiki tuvaletlerdi. Bu yüzden yakınlarda bir tuvalet arayarak geçirdi bir dakikasını.
“ 17.56"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
She is a Rainbow. / OMS / (✓)
FanfictionBu hikaye geçmişini hatırlamak isteyen urbach-wiethe hastası bir kız ve etrafında ona yardım etmek isteyen gizemli bir genç ve üvey erkek kardeşlerinin hikayesi. Kapak için Dal-ui'ye çok teşekkür ediyorum ♡ Storyby.aynurdemir ♧ Her hakkı saklıdır. ¥