Multimedia Şarkısı:
" Senin sesini duyuyorum, Ne olursa olsun dinlememeye çalışıyorum. Sesini duyuyorum. "
♧ ♧ ♧
Gangnam'dan kalkan otobüs yoktu bu yüzden metroyla cheongdongdam'a gidip oradan binmek zorundaydım. Açıkçası taksiye yetecek kadar param vardı cebimde elbette fakat otobüs her zaman önceliğim olduğu için metro istasyonuna doğru yürümeye başladım. Otobüs numarasını bir kez daha kontrol etmek için telefonuma döndüğüm sırada fark etmediğim tek şey, kırmızı ışığın yeniden yanmasıydı.
Gerçekten fark etmemiştim.
Daha ne olduğunu bile anlayamadan arkamdan bağıran orta yaşlı bir adam yüzünden başımı uyuşuk bir şekilde telefonumdan kaldırmak zorunda kaldım. Fark ettiğim tek şey bana doğru hızla gelen bir arabaydı. Aynı şeyi ikinci defa yaşarken gözlerimi kapatıp arabanın çarpmasını ve beni savurmasını bekledim.
Fakat öyle olmadı.
Bana doğru uzanan bir çift kol beni yolun ortasından çekip, hızla gelen arabanın önünden almayı başarmıştı. İkimizde geriye doğru yere düşerken, ne etrafımızda oluşan kalabalığın meraklı sesleri, ne arabaların korna sesleri, ne de elimden çoktan düşürmüş olduğum kırılan vazonun sesini duymuştum.
Duyabildiğim tek şey kalp atışları...
İşin tuhaf yanı, benim ki değildi.
Arkamı dönmeme gerek kalmadan yavaşça beni kendine çevirdi. Endişeli ve korkmuş ifadesi, hafif dolmuş gözleri, aralanmış dudakları ve alnında oluşan terleri net bir şekilde görebiliyordum. Nefesi yüzümü delip geçiyordu. Koşmuş olduğunu kolayca anlayabiliyordum.
O kararlı ve delici gözleri yeniden ve bu kadar yakından görmem, içimde bir şeylerin hareketlenmesine neden oldu. Midem sanki kalbimle yer değiştirmişti.
" Neden sabırsızsın? "
Sesi yeniden konuşuncaya kadar kulaklarımda çınlamaya devam ederken başımın arkasını tutup beni kendine bastırdı sıkıca. Fark ettiğim başka bir şey daha vardı ki, ellerim istemsiz bir şekilde ceketinin yakalarına yapışmış sıkı sıkıya ona tutunuyordum. Yüzüm istemsizce boynuna gömülürken ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde nefesimi tutmaya çalıştım.
Çünkü her şeyi unutabilirsiniz ama sevdiğiniz koku asla yok olmaz.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes almaya çalıştım. Sanki o da bunu hissetmiş gibi beni kendine daha çok bastırıp güçlü kollarıyla bedenimi kendininkine bastırdı. Benim aksime derin nefesler alıp veriyordu.
Korkmuş muydu? Öleceğimden? Nerden çıkmıştı peki? Biranda beni arabanın önünden nasıl almayı başarmıştı?
Etrafımızda ki kalabalıktan gürültüler artınca beni kendinden ayırmaya çalıştı fakat buna izin vermedim. Dengesini kaybedip geriye doğru düşmesine neden olmuştum o anda.
" Ahn Miryo, "
Adımı onun ağzından duymak neden bu kadar heyecan veriyordu ki? Kalbim yeniden ağzıma gelmişti.
" Hadi, gidelim buradan. "
Ensesinde birleştirdiğim ellerime uzanıp nazik bir şekilde beni kendinden uzaklaştırdı, gözlerini gözlerimden bir saniye ayırmadan. Dudaklarının kenarında oluşan minik gülümsemeyi saniyeyle yakalamıştım. Güven vericiydi. Benden korkma. Benden kaçma. dercesineydi.
Elini, bir saniye bile benim elimden ayırmadan, etrafımız da oluşan kalabalığı telkin edici sözlerle yatıştırıp hızla uzaklaşmaya çalıştı, beni peşinde götürürken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
She is a Rainbow. / OMS / (✓)
FanfictionBu hikaye geçmişini hatırlamak isteyen urbach-wiethe hastası bir kız ve etrafında ona yardım etmek isteyen gizemli bir genç ve üvey erkek kardeşlerinin hikayesi. Kapak için Dal-ui'ye çok teşekkür ediyorum ♡ Storyby.aynurdemir ♧ Her hakkı saklıdır. ¥