♧ ♧ ♧
" SIKILDIM! "
Yanımda , avazı çıktığı kadar bağırıp önümüzden geçen herkesin bize bakmasına neden olan sevgili arkadaşım Kim Jongin'e tuhaf bir bakış attım. Her zaman geldiğimiz lüks kafenin bahçesinde oturmuş, ılık havanın tadını çıkarırcasına kahvelerimizi yudumluyorduk sakince. Tabi bu anın içine etmeyi beceren bir arkadaşım her zaman olurdu.
" Git elini becer, salak. "
Normal bir arkadaş böyle bir lafa alınır ve basıp giderdi. Fakat ben normal değilken en iyi arkadaşımın da normal olmasını bekleyemezdiniz, değil mi?
" Onu dün gece yaptım zaten. "
Birlikte kahkahalara boğulurken son anda yüzümüze vuran gerçeklikle donup kaldık. Ya da sadece bir yan masada konuşan kızlara kulak misafiri olduk diyelim.
" Bugün son sınavı vermeliydik! "
Jongin telaşla yerinden kalkarak ceplerinde cüzdanını aramaya başladı. Bulamayacağı belli olunca okul ceketimin cebinden bir 100'lük çıkarıp tutan hesaptan daha fazla ödeyerek onu kolundan tuttuğum gibi oradan çıkardım. Bu kadar telaş yapmasına ne gerek vardı ki? Babası okulun sahibiydi, yani ister istemez sınavlara girmese bile otomatikman sınıfları geçebilirdi. Burada telaşlanması gereken kişi, bütün derslerinden, buna spor bile dahildi, sıfır çeken ben olmalıydım. Ki bu da imkansız bir şeydi. Tuhaf bir beynim olduğu için duyguların ne olduğundan tam olarak haberim yoktu.
" Geç kaldık. "
Jongin, kalabalık kaldırımda boş bir taksi geçmesini beklerken bense yanında boş gezenin boş kalfası gibi bir oyana bir buyana sallanıp, son zamanların en popüler şarkısı olan " Good Boy " u mırıldanıyordum.
" Sana geç kaldık diyorum Mirie! "
Bir türlü taksi bulamayan Jongin epey öfkelenmişti.
" E, ne yapayım? Seni okula kadar sırtımda taşımamı mı istiyorsun? "
Şarkıma ve uydurduğum aptal koreografiyi yarıda kestiği için sıkkınca nefes verdim. O da haklıydı. Kendisi öfkeden ve telaştan kudururken ben yanında bir keşiş kadar sakindim. Tabi keşişler " Good Boy " söyleyip sokağın ortasında dans etmezlerdi, o ayrı bir mesele.
" Biraz endişelen. Bu sınavı veremezsek sınıfta kalacağız. "
Nefret ettiğim şeylerden biri, biri tarafından azarlanmaktı. Evet, nefret duygusundan kesinlikle haberim var. Tam olarak bilemediğim şey, Korku. Korkunun nasıl bir duygu olduğunu tüm benliğimle merak ediyordum. Herkes korkutulmaktan nefret eder. Fakat ben anormal bir şekilde en küçük şeye bile korkmak istiyordum. Tuhaf bir şekilde, korkuyu hissedemiyordum. Annem ve doktorum bunun aslında gelip geçici bir durum olduğunu ve çok kafaya takmamam gerektiğini söyleyip duruyorlardı.
" Üzgünüm ama benim nasıl biri olduğumu biliyorsun. Okumama gerek yok. Zengin bir koca bulacağıma inanıyorum. "
Kendimle gurur duyar bir şekilde göğsümü kabarttım. Fakat bu Jongin'in hiç hoşuna gitmemiş olacak ki bana kızgın bir bakış yollayarak hızlı adımlarla yanımdan uzaklaşmaya başladı. Umursamaz biriydim. Fakat Jongin benim tek arkadaşımdı. Ondan başka kimse benden hoşlanmıyordu. Dik başlıydım. Karşımda ki kişinin yaşı kaç olursa olsun, geri cevap vermekten kaçınmazdım. Saygısız biriydim ve açıkçası bu benimde hoşuma gitmiyordu. Fakat buna bir çözümüm yoktu. Biri beni kışkırtmadığı sürece sesi çıkan bir insan da değildim. Küçük şakalar yapıp, insanlarla dalga geçmeye bayılırdım. Bu yüzden annemin azarlamalarına maruz kalıyorum, her seferinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
She is a Rainbow. / OMS / (✓)
FanfictionBu hikaye geçmişini hatırlamak isteyen urbach-wiethe hastası bir kız ve etrafında ona yardım etmek isteyen gizemli bir genç ve üvey erkek kardeşlerinin hikayesi. Kapak için Dal-ui'ye çok teşekkür ediyorum ♡ Storyby.aynurdemir ♧ Her hakkı saklıdır. ¥