Geri Geldi / Chapter: 35

1.7K 177 35
                                    

Chapter: 35

Multimedia: Ahn Miryo ..

♧♧♧

Kabus gibi geçen yaklaşık dört buçuk hafta sonunda evden dışarıya ilk kez adımını atan Miryo'yu mutfak penceresinden sessizce izlemeye devam etti Junghoo kahvesini yudumlarken. Havanın soğuk olmasına aldırmadan ince kıyafetlerle çardağa doğru yürüyordu yalpalayarak.

Ona başından beri yaşadıkları herşeyi teker teker, her gün ayrı ayrı anlatmak hayatında yaptığı en zor şey olmuştu şimdiye kadar. Ona inanmayacağına dair kendini kaptırmışken bir sabah Miryo'nun çığlıkları ile uyardığın da herşeyi hatırladığını öğrenmiş ve acı bir şekilde buna tanıklık etmişti. En ince ayrıntısına kadar biliyordu artık herşeyi. Junghoo'nun bile hatırlamadığı şeyleri..

Acı çekmesine katlanamayacağını biliyordu Junghoo fakat herşeyi öğrenip atlatmasına yardım edecekti Miryo'nun. Ve elbette intikamını da almaya adım adım devam edecekti.

Neredeyse bir aydır ortadan kayıp olan kızını aramadık delik bırakmayan Ahn Kahi ve lanet adam Kim Ji Hoon'un aklına eski oturdukları eve bakmak kesinlikle gelmemiş olmalıydı. Seo Junghoo bu kadar aptal olacaklarını tahmin etmemişti açıkçası.

İntikam almayı bir kenara bırakarak, herşeyin başladığı yerde, Miryo ile yeniden başlayabilirdi. Bunu herşeyden daha çok istiyordu. Fakat bu zamana kadar çektikleri acının sadece birazını bile onlara yaşatmak için çabalamalıydı. Daha fazla çabalamalı ve ilerde korkusu olmadan yeni bir hayat kurmalıydı, Miryo ve kendisine.

" Bugün şehire inmeyi düşünüyorum. Birlikte gidelim, senin için değişiklik olur. "

Sert rüzgarın esmesine aldırmadan çardağın önünde durmaya devam ediyordu Miryo, pekte iç açıcı gözükmeyen manzarayı izlemeye devam ettiği gibi. Bakışları öylesine donuk ve boştu ki, hastalığının daha da ileriye gitmesinden korkuyordu Junghoo. Bundan sonra, öfkesi bile nadiren ortaya çıkabilirdi Miryo'nun. Almak istediği intikam içinde tamamen sönebilirdi.

Belki de ona herşeyi anlatmamalıydı.

Miryo cevap vermek yerine sessiz bir şekilde sert rüzgarın dalları ve yaprakları uçuruşunu izledi bir süre daha. Konuşmuyordu. Lanet olsun ki, herşeyi hatırladığı beş gündür tek kelime konuşmuyordu.

Seo Junghoo'nun ona herşeyi anlatması tamamen aptallıktı. Nasıl böyle saçma birşey yapmıştı?

" Hazırlan, birazdan çıkarız. "

Junghoo, dikkatini çekmek için kolundan tutup nazikçe kendine çevirse de onun yüzüne bakmamakta ısrar ediyordu Miryo. Yüzüne bir kez olsun bakmıyordu bile.

" Yonie-ah, neden yüzüme bakmıyorsun? "

Dikkatini çekmek için hiç tarzı olmayan bir şekilde sevimli hareketler yaptığın da nihayet bakışları kısa bir süreliğine de olsa buluştu fakat Miryo hızla Junghoo'nun tutuşundan kurtulmak isteyerek geriye doğru bikaç adım attı.

" Ahn Miryo? "

" İntikam istemiyorum. "

" Ne? "

Seo Junghoo duyduklarının doğru olup olmadığını anlamak için Miryo'nun açtığı adımları hızla kapadı. Az önce ki sevimli halinden eser falan kalmamıştı.

" Ne dedin? İntikam almak istemiyor musun? "

Miryo'nun bir haftadır konuşmamasının ardından ağzından çıkan cümlelerin bunlar olmasını kesinlikle istemezdi. Onu böyle yıkacağını tahmin edemezdi de.

" Nasıl intikam almak istemezsin? O adam benim ailemin yok olmasına neden oldu. "

Junghoo'nun körüklenen öfkesine karşılık Miryo sakin bir şekilde karşısın da dikilmeye devam ediyordu.

" Onun yüzünden öldü, babam. O öldürdü, babanı! Nasıl intikam almak istemiyorum diyebiliyorsun?! Biz bu kadar acı çekmişken onlar rahatça yaşamaya devam mı etsin?! "

Seo Junghoo'ya ses tonu katlanılmaz bir seviyeye ulaşırken Miryo yeniden onunla göz teması kurmayı tercih etti. Fakat birşey söylemek yerine başını sadece iki yana sallamakla yetinerek açık kapıya doğru yürümeye başladı. Arkasında tamamen çıldırmış bir Seo Jung Hoo bırakarak.

O katillere karşı nasıl intikam almak istemezdi? Nasıl bu kadar kolay vazgeçebilirdi? Yaşadıkları bunca berbat şey bu kadar kolay bir şekilde kenara atılacak kadar önemsiz miydi onun için?

Bunu nasıl yapabilirdi?

###

Bunu nasıl mı yapardım? Bana cidden bunu sorabiliyor muydu? Herşey o hayatımıza adımını attıktan sonra olurken nasıl bana yaklaşmaya çalışırdı hala intikamdan bahsedip dururdu? Benim bir katil olduğumu bile daha yeni söylemişken. İntikam almaya çalıştığım insanların annesini, eşini öldürmüşken.

Bu şekilde eşitlenmiş sayılmaz mıydık?

Kim Ji Hoon'un onun karısını ezip geçtiğimden haberi elbette vardı değil mi? Peki o benim ondan nefret ettiğim kadar ediyor muydu? Benim ona gösterdiğim kadar bir öfke asla görmemiştim ondan kendime karşı. Nefretini içinde yaşayan sinsi insanlardan biriydi belki de. Belki de annemi sevmeseydi, babamdan sonra beni öldürecekti. Keşke Ahn Kahi'yi sevmeseydi.

Kim Minseok annelerinin katili olduğumu bildiği için mi bana karşı hiçbir zaman yakın olmamıştı? Seo Junghoo ona bana da anlattığı gibi herşeyi anlatmış mıydı?

Kim Ji Hoon'dan ne farkım vardı ki? Bende katil sayılmaz mıydım? Kaza ya da intihar ne fark ederdi? Sonuçta birinin ölümüne neden olmuştum.. Ve bu bana dayanılmaz bir şekilde acı veriyordu. Hastane de olan herşeyi hatırlarken eskisi gibi onların yüzüne bakabilecek miydim?

Baekhyun?

Annelerinin birkaç günlük yaşam savaşından sonra hepsinin bir köşeye dağılmış bir şekilde ağlamaları hafızamın en kalıcı köşesine kazınmıştı. Hiç birşey hatırlamıyorken koridordan geçtiğim bir anı aniden beynimi ele geçirmişti, Junghoo'nun herşeyi anlatmayı bitirdiği gün.

Bu da onun yüzünden olmuştu. Neden beni bırakarak o yaşta askere gitmek gibi bir aptallık yapmıştı? Yanımda olması lazımdı. Babamın ölümünden sonra bana destek olması, Ahn Kahi'nin eline bırakmaması lazımdı. Şimdi gelmiş benimle intikam almak istediğini mi söylüyordu?

Ben bunu tek başıma da yapabilirdim..

Ne mi lazımdı?

Elbette beni muhabir Ji Suk Chul'a götürecek olan kişi.

" Senin burada ne işin var? "

Koridorun başında gördüğüm Baekhyun ve koluna girmiş olan kız durağan adımlarla bana yaklaşırken aklımda ona verebilecek bir cümle kurmaya çalıştım. Gözlerine bakarken suçlu hissediyordum. Fakat yine de gözlerimi ondan alamıyordum.

Öfke vardı, bana kızgın olduğunu biliyordum. Aniden ortadan kaybolup bir ay sonra karşına çıkmam pekte normal birşey değildi.

Kendimi, Baekhyun'un bana karşı hissettiklerinin yok olmaması için dua ederken bulmayıı asla ama asla beklemezdim.

Derin bir nefes alıp bıraktığım da oturduğum yerden kalktım. Açıkcası beni getirdiği arkadaşının evine gelmeyi düşünmemiştim fakat ayaklarım beni buraya sürüklemiştı. Geçen sefer ki gibi bu sefer de Seo Junghoo'dan kaçmıştım.

" Neden buradasın? "

Kıza hala sıkı sıkıya sarılıyken tam karşımda durup bana çatık kaşlarıyla bakması canımı gerçekten acıtıyordu. Peki, annesinin katili olduğumu bilse ne yapardı?

" Sanırım, senden hoşlanıyorum. "

She is a Rainbow. / OMS / (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin