Başladığımız Yer?
Chapter:31Multimedia: Seo Jung Hoo.
ÇOK ÖNEMLİ NOT: Bu bölümden sonrası ben söyleyene kadar geçmişi anlatacak, haberiniz olsun.♧♧♧♧
Çıplak ayaklarım ve sarılı kolum ile birlikte Baekhyun'un üzerime sermiş olduğu gömleğini giymiş bir vaziyette kaçarcasına koridorda hızla yürürken yanından geçtiğim her insanın ister istemez dikkatini çekiyordum.
Yaralı kolum ya da çıplak ayaklarımdan çok düğmelerini iliklemeyi tek elle beceremediğim için yürürken açılan gömlek yüzünden bakıyorlardı. Oldukça seksi ve başka zaman olsa bununla eğlenmesini bilen bir durumda olduğumun farkında olsam da buna zaman ayıramazdım.
Hızlı ve kulaklarıma doğru çınlayan pat pat sesleriyle çıplak ayaklarımla yürümeye devam ederken otomatik kapının önünde yolumu kesen Baekhyun ile karşılaştım. Diğer taraftan beni yakalamak için koşmuş olmalıydı ki bir süre hemen önümde nefesini düzene sokmaya çalıştı.
" G-gidel-lim. “
Derin bir nefes alıp verdikten sonra kırdığı belini düzelterek elimden tuttuğu gibi beni üzerimiz de olan bakışlara aldırmadan hastaneden, geri kalanlardan kaçırmaya çalıştı.
Onunla olmamın yanlış olduğunu bilsem de bir türlü Hayır diyemiyordum. Onda beni çeken bir şeyler vardı. Seo Junghoo'da olduğundan daha azdı belki de fakat inkar edemeyeceğim kadar dikkatimi fazlasıyla çekiyordu. Ve kendimi sonunda ona çekilirken buluyordum.
Onu daha önce tanıma olasılığımın olmadığını bilsem de belki de bir yerde dikkatimi çekmişti.. Belki de bir yerlerde onunla karşılaşmıştık.
Koltuğun köşesinde, hemen yanımda yorgunluktan uyuklayan Baekhyun'a karşı bininci kez bir bakış atıyordum belkide. Hastanede benim için babasına karşı gelmişti, değil mi?
Benim için babasını daha ilk dakikadan karşısına almasına sevinmem gereken yerde neden hala onun adına tedirgin hissediyordum? Babasına, kardeşlerine ve abisine zarar vereceğimi bilse hala benim yanımda bu kadar rahat bir şekilde uyuyor olabilir miydi? Ya da beni sevdiğini her dakika iddia edebilir miydi? Bunu apaçık bir şekilde gösterebilir miydi?
Hiç sanmıyorum..
Baekhyun'un üzerine sabah benim üzerimde bulduğum örtüyü serip yavaş adımlarla telefonumu alarak kapıya doğru yürüdüm.
İçimden onun yanında kalıp, daha önceleri yaptığım gibi sürekli onunla dalga geçip gülüşmek ve saçma sapan şeylerle eğlenmek gelse de artık bunları yapamayacağımı çok iyi biliyordum.
Sağlam kalan kolumla kapı koluna asıldığım da arkamda hareketlenen bedenle olduğum yerde kalakalmıştım. Kalbim ritmini değiştirirken kendimi ağırdan alarak arkamı döndüm.
“ Buraya girmeyi nasıl başardın merak etsem de, bilmek istemiyorum. Baekhyun uyanmadan git hemen. “
Karşımda siyahlara bürünmüş olan bedene bakmaya zorladım kendimi bir süre daha. Kim Ji Hoon'un en büyük oğlu Kim Minseok ile iş birliği yapıyor, arkamdan bilmediğim dolaplar çeviriyordu. Ve yine hiçbirşey olmamış gibi gelip karşıma çıkmayı nasıl beceriyordu?
" Gideceğim, ama sende benimle geliyorsun. “
Kapıda asılı kalmış olan elimi tutup beni ses yapmaktan çekinmeyen bir şekilde evden çıkarırken Baekhyun'un uyanmamış olmasını dilemekten başka birşey yapamadım ne yazık ki. Beni peşinde sürüklemeye devam ederken hala ağrıyan kolumu göğsüme bastırarak adımlarına ayak uydurmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
She is a Rainbow. / OMS / (✓)
FanfictionBu hikaye geçmişini hatırlamak isteyen urbach-wiethe hastası bir kız ve etrafında ona yardım etmek isteyen gizemli bir genç ve üvey erkek kardeşlerinin hikayesi. Kapak için Dal-ui'ye çok teşekkür ediyorum ♡ Storyby.aynurdemir ♧ Her hakkı saklıdır. ¥