WU Yi Fan;
" Bu normal mi? "
Yatakta, her şeyden habersiz bir şekilde uyuyan Miryo'dan gözlerimi alarak, onun raporlarını inceleyen genç doktora çevirdim. O da elindeki dosyanın kapağını kapadıktan sonra bana döndü yavaşça, yüzünde anlamadığını belli eden bir ifade vardı.
" Nasıl? "
" Yani, hala bilinci açılmadı. Neredeyse 6 saat olacak. "
Bakışlarımı yeniden başında kocaman bir sargı olan Miryo'ya çevirdim. Kanla kirlenmiş sargının yeniden değişmesi gerekiyordu.
Açıkçası onun için endişelenmiştim. Yeniden geri dönüp de, onu mermer merdivenlerin üzerinde hareketsiz bir şekilde bulduğumda nerdeyse kalbim duracaktı. Ona bir şey olacak düşüncesiyle korkudan ne yapacağımı bilemez duruma gelmiştim. Kendi kızımı düşündüm.. Böyle bir durumda küçük kızımın aklıma gelmesine mi şaşırsam yoksa Miryo'yu arkada bırakıp gitmeye kalkan kendime mi, bilememiştim.
" Bu kadar endişelenmenize gerek yok. Miryo yeniden hastaneden kaçmadan önce uyuması için ona birkaç iğne yaptım. "
Öğrendiğim kadarıyla buraya ilk gelişi de değildi. Hastane kaydını yaptırmak istediğim zaman da öğrenmiştim ki adına yapılmış kayıt vardı.
" Bu yasal mı? " Neden onun için bu kadar endişelendiğimi kendime daha sonra soracaktım.
" Yasal mı derken? " Genç doktor kısık bir kahkaha attı. " Tedavisi bitmeden hastaneden kaçtığını söylememi ister misiniz? " Yeniden gülünce bende rahatsız olmuş bir şekilde omuzlarımı dikleştirdim. " Merak etmeyin. Endişelenecek bir şey yok. Birazdan uyanır. " Elinde ki dosyayı yatağın önüne asılı şeffaf torbaya koyduktan sonra odadan çıktı.
Dayım ve özellikle Bayan Ahn Kahi giderken Miryo'yu bana emanet etmişlerdi. Yoksa aklımdan kesinlikle onlarla beraber kalmak geçmiyordu. Özellikle Minseok'un benden pek haz etmemesi, ben dayımın etrafındayken tavırlarının değişmesi beni fazlasıyla rahatsız ederken..
Ahn Kahi, kızı konusunda gerçekten bu kadar düşünceli davranırken nasıl oluyor da onu arkasına bir kez bile bakmadan bırakıp gidebiliyordu aklım almıyordu. Bu tamamen saçmalık! Beni Miryo konusunda birçok şeyle uyardığı halde bununla nasıl baş etmem gerektiğini söylememişti bile. Özellikle yüksek yerlere çıkmayı çok sevdiğinden bahsedip durdu. Elbette söz dinlemeyi pek sevmediğini de söyledi. Onu nasıl ikna edeceğimi söylemeyi unutmuştu ama.
Birde arada bir kabus gördüğün den bahsetti. Urbach-wiethe hastası olan biri nasıl oluyor da kabus görebiliyordu işte bunu gerçekten merak etmiştim. Çünkü böyle bir şey gerçekten imkansızdı. Onları korkutan hiçbir şey olmazdı.
" Sonunda uyandın. "
Oldukça rahatsız gibi görünen hastane yatağın da hareket etmeye çalışan Miryo'yu incelemeye devam ettim. Ne yazık ki en yakın yer burası olduğu için onu bir devlet hastanesine getirmek zorunda kalmıştım.
" Anne? "
Üzerinde ki ince çarşafı atarak ayağa kalkmaya çalışınca dengesini kaybedip düşeceğini sandığım için hızla belinden yakalamaya çalıştım. Fakat beni aynı hızla geriye doğru itti.
" Annemi görmem lazım. "
Ağzında birkaç şey daha gevelemişti fakat benim seçebildiklerim bunlar oldu. Sakince onu izlemeye devam ederken Miryo ise yatağın altında ki ayakkabılarını çıkarıp giymeye çalıştı. Eğilirken ağzından acıyla bir inilti çıksa da bozuntuya vermeden ayağına geçirdi. Vücudunda, çok sert düştüğü için ezilmeler meydana gelmişti
" Doktor git diyene kadar burada kalmak zorundasın. "
Kapıyı açtığı anda kapadım. Beyin kanaması ihtimaline karşılık birkaç saat daha hastanede tutulması konusunda uyarılmıştım.
" Çekil şuradan. "
Yüzünün yarısını kaplayan şişlik ve morluktan kesinlikle haberi yok gibi duruyordu. Yoksa bu halde dışarı çıkmak istemezdi. Ah, birde kafasında ki file sargıyı unutmamak lazımdı.
" Doktor birkaç saat daha hastanede kalman gerektiğini söyledi. Nasıl düşeceğini biliyorsun sanırım. Çünkü kafandan başka bir yerde pek hasar yok. "
Birkaç kez sinirle burnundan soluyarak bir kaçış yolu düşündü fakat onun hastaneden çıkmasına izin vermeyeceğimi anlamış gibi yeniden yatağına dönmek zorunda kaldı.
" Kim Ji Hoon ve ... Ji hoon ve annem hala yoldalar mı? "
Dayıma böyle saygısız bir şekilde adıyla seslenmesine bozulsam da belli etmemeye gayret ettim. Fakat yüzündeki ciddi ifade gerçekten garip gelmişti.
" Evet, hala yoldalar. Neden sordun? "
Soruma cevap vermek yerine gözlerini kapayıp başını yeniden yastığa koydu.
" Mide bulantın mı var? Başın dönüyor mu? "
Belki de böyle saçma sapan sorular sormasının nedeni beyin kanamasıdır düşüncesiyle yanına gittim. Beyin kanamasının en önemli belirtisi baş dönmesi ve mide bulantısıydı.
" Bir silah sesi duydum. "
Gözlerini aniden açıp tavanı incelemeye başlayınca beni ürkütmüştü. Ahn Kahi'nin gitmeden önce beni uyardığı şey sanırım budu? Miryo'nun birçok defa uyanıkken hayal gördüğünü dile getirmişti. Her defasında aynı şeyi söyleyip duruyor ama bir süre sonra bunu unutuyormuş.
" Silah sesi duydum.. Ama ondan önce annemin sesini duydum. Annem gerçekten tatilde değil mi? "
Cevap vermek yerine sessizce başımı sallamakla yetindim. Ağzımı açıp da ona bunun bir hayal olduğunu söylemeye çekiniyordum açıkçası. Aklıma sürekli kardeşim Yixing'in öfke nöbetleri geliyordu. Ve Miryo için korkuyordum. Kendine zarar vermeye kalabilirdi. Özellikle bana emanet edilmişken başına bir şey gelirse dayım ile aram açılabilirdi. Onun güvenini kaybetmek istemiyordum.
" O zaman, nasıl? "
Sorusunu daha çok kendine sorar gibiydi bu yüzden bir şey söylemeden yayı çıkmış koltuğa attım kendimi.
Cevap açık değil miydi ki?
Ahn Miryo, sağlıklı bir beyne sahip biri değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
She is a Rainbow. / OMS / (✓)
FanfictionBu hikaye geçmişini hatırlamak isteyen urbach-wiethe hastası bir kız ve etrafında ona yardım etmek isteyen gizemli bir genç ve üvey erkek kardeşlerinin hikayesi. Kapak için Dal-ui'ye çok teşekkür ediyorum ♡ Storyby.aynurdemir ♧ Her hakkı saklıdır. ¥