"Evlen benimle, Çağıl."
Teklifi, kalbimin hiçbir zerresine temas etmezken, içime büyükçe bir nefes çekip, başımı yavaşça iki yana doğru hareket ettirdim. Ellerim, masanın üzerinde birbirine kenetliyken, hâlâ burada durmaya devam etmem bile bir mucizeydi.
Gözlerimin içindeki umut dolu bakışlarını zerre umursamadan, "Öyle bir şey olmayacak," dedim. "Seninle evlenmeyeceğim, Murat."
Onu zerre sevmiyordum, kalbimde ona yer yoktu. Sevmediğim birisiyle evlenerek hayatı kendime dar edemezdim. Günler önce, patronunu tavlayıp onun parasına sahip olmak isteyen o aptal kız olmayacaktım yeniden.
Çünkü bu, hiçbir şekilde, mutluluğa giden yol değildi.
Yüzündeki ifade, karanlık bir hava estirirken, yüzünü buruşturup, "Yakışıklı mı değilim?" diye sordu. "O adamın benden farkı ne, Çağıl?"
Anlamayarak, "Hangi adam?" diye sordum.
Elini sertçe masaya çarpıp, "Geçen gün beni döven o piç," dedi, belki de artık gizleyemediği büyük bir öfkeyle. "Onun benden farkı ne? Parası mı çok? Bende de var para. Çok mu seviyor seni? Seni benim kadar kimse sevemez..."
Berk beni hiç sevmiyordu. Öyle bir şey söz konusu bile değildi.
İçim tuhaf bir duygu tarafından esir alınırken, Murat'ın çıkışmasına karşılık, kendimi onun öfkesinin karşısında ezdirmeyerek, "Kes sesini," diye bağırdım. "Seni niye dövdüğünü hatırlatmamı ister misin, Murat? Yaptığın piçliği şimdi yeniden hatırlayıp şu masada tek saniye daha durmazsam, nefes alabilir misin?" Alayla gülümsedim. "Bir daha sakın," derken, sesim hiç olmadığı kadar keskindi. "Bir daha sakın karşımdayken elini bir yerlere çarpıp sesini bana yükseltme. Çarptığın yeri, kendi bedenim sayar, kolunu kırdığım gibi, parmaklarını da kırarım!"
Sözlerimin keskinliği ve kendime olan sonsuz güvenim, söylediğim şeyi yapabileceğimi bilmesiyle birleşince, masanın üzerindeki elini indirip, gözlerini tereddütle gözlerimin içine dikti. Rahatsızlığı her hâlinden belliydi fakat bu, benim zerre umurumda değildi.
"Hiç mi bir ihtimal yok?" diye sorarken, avuçlarının arasındaki, umudunun son kırıntılarıydı.
Başımı iki yana salladım. "Sevmediğim bir adama adayacak kadar uzun bir ömre sahip değilim." Yavaşça yerimden kalktım. "Aileme de kendi başıma bakabilirim. Bunun uğrunda yaşadığım hiçbir zorluk beni yıldırmaz, sadece yorar." Küçük bir nefes verdim. "İyi günler, Murat."
Sözlerimin ardından, hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken, ardımda kalan Murat'ın bakışlarında, salt hayal kırıklığı vardı.
Adımlarım iyice hızlanırken, otobüs durağına kadarki kısacık mesafeyi katettim ve bakışlarımı birkaç saniyeliğine etrafta gezdirdim. Kendimi hiç bu kadar yorgun hissetmemiştim fakat yarın, güneş beni sahiplenecekti.
Buna inandım.
Ellerim, bilincimden uzak bir şekilde yumruk olurken, gelen otobüse binip, beni, sonu Berk Keskin'e çıkan yolda taşımasına izin verdim.
Fazlasıyla uzun süren yolculuğum boyunca değiştirdiğim taşıtlarda yüzleri hafızamın derinliklerinde yer edinen onca insan gördüm. Birçoğu mutluydu. Bir hafta öncesine kadar, sefil hayatıma rağmen ben de mutluydum fakat bir adam, benim mutluluğumu yok etmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/278954150-288-k287679.jpg)