"Beni delirtiyorsun. Hemen şimdi kucağıma çıkmalısın."
Söylediği şeyin ardından, vücudumdaki titreme biraz daha artarken, bunun sebebinin, hissettiğim heyecan mı, ıslaklığımı boydan boya dolaşan parmağı mı olduğunu hiçbir şekilde bilmiyordum.
Tek bildiğim, daha da ıslandığım ve her bir zerremin, şimdi âdeta yanımdaki adam diye yalvardığıydı.
Dudaklarımızın yeniden birleştiği bir an, kadınlığımdaki parmağını çekip, beni kollarımdan tuttuğunda, yüksek sesli bir inlemeyi, ağzının duvarlarına bahşettim.
Delirten yalnızca ben değildim. Beni delirtiyordu. Beni yerle bir ediyordu. Beni kendine muhtaç ediyordu.
Ona yardımcı olmamla birlikte, beni tek bacağının üstüne oturttuğunda, ellerimden biri hâlâ daha erkekliğindeydi. Elbiseyi, bacaklarımdan iyice sıyırıp karnıma kadar çıkardığında, iç çamaşırımın ince kumaşından bacağına değen kadınlığımda âdeta yangınlar çıkarken, iniltiyle, "Berk Bey," dedim. "Bu mükemmel."
Evet, şimdi, kadınlığımda onun tenini, avucumun arasında benim için deliren erkekliğini hissederken bile, bey hitabından vazgeçmemiştim.
Dudaklarını dudaklarıma bastırmadan hemen önce, "Kendini bacağımın üstüne sürt," diye yumuşakça emretti. Bir eli yavaşça boynumu kavradı. "O zaman rahatlayacaksın."
Dudaklarımızın birleşmesiyle birlikte, erkekliğini bilinçsizce bir kez daha sıkmıştım ki, dudaklarının arasından yüksek sesli bir inilti firar etti. Bu, fazlasıyla hoşuma gitse de, söylediği şeye uyabilmek için, elimi erkekliğinden çektim ve her iki elimi de omzuna yerleştirip, kendimi bacağının üstüne sürtmeye başladım.
Kumaşın üzerinden bile fazlasıyla sıcak olan teni, ıslaklığımı mümkünmüş gibi daha da arttırırken, dudaklarımdaki dudaklarını çekip, önce çeneme, oradan da boynuma doğru ilerledi.
Hareketlerim, her an biraz daha hızlanırken, iniltilerimin arasından, zorlukla, "S-sizi," dedim. "Sizi içimde hissetmek istiyorum. İçime girmenizi, beni daha da delirtmenizi."
Omzundaki ellerimden birini geri çekip kadınlığıma götürdüm ve iç çamaşırımı yana sıyırdıktan sonra bacağında ilerleyip, bu kez çıplak olan kadınlığımı, pantolonunun kumaşıyla sarılı olan demir gibi sert erkekliğine sürtmeye başladım.
Erkekliğinin başı, pantolonunun içindeyken bile kadınlığımı zorlarken, derin nefesler alıp vermeye başladım.
Son noktadaydım.
Boynumdaki dudakları, oraya küçük ısırıklar bırakırken, boynumun bir noktasını sertçe emmeye başlamasıyla birlikte, yıldızların tepesine çıktığımı hissettim. Sonra, bir eli elbisemin üzerinden göğsümü avuçladı ve sertçe sıktı.
İniltilerim, arabada yankılanırken, erkekliğinin üzerindeki hareketlerimi hızlandırıp, kendimi sona taşıdım. Kadınlığımdaki titremeler, her an biraz daha artarken, dudaklarımdan bir çığlık firar etmişti.
Nihayetinde, kucağına yığıldığımdaysa, gözlerimin önü kararmıştı.
Dudaklarımı bulan dudaklarına arzuyla karşılık verdiğim sırada, kadınlığımı avuçlayan eli, boğukça inlememe neden olurken, bir anlığına geri çekilip, "Çok güzelsin," dedi. Dudaklarımızı yeniden birleştirip, alt dudağımı uzunca bir süre emdi. "Bir günde beni bu kadar etkileyebilmen... Fazla güzelsin."
Kadınlığımı sıkan avucu, başımı geri atmama neden olurken, "Biraz daha," diye inledim. "Biraz daha sıkar mısınız?"
Tutuşu sertleşirken, ıslaklığıma sürttüğü orta parmağını girişime yaslayıp bir süre bekledi ve elini geri çektiğinde, gözlerini gözlerimden çekmeden, tadıma asla doyamayacakmış gibi, uzunca bir süre orta parmağını emdi.
Fazlasıyla tahrik edici olan bu hareketi, âdeta delirmeme neden olduğunda, "Tadın," dedi. "Tadın çok güzel. Ağzımın içinde olduğunu hayal ederek bile boşalabilirim. Hatta bu gece bunu hayal edeceğim."
Gözlerim kayarken, sarhoşluğun verdiği rahatlıkla, "Peki ağzımın içinde olduğunuzu?" diye sordum. "Bunu da hayal edecek misiniz?" Alt dudağımı dişledim. "Biliyor musunuz, ben tam olarak bunu hayal edeceğim."
Göz kapakları birbirinin üzerine örtülürken, "Sarhoşsun," dedi kendini frenlemeye çalışır gibi. "Ve ben, sonradan pişman olacağın hiçbir şeyi yapmanı istemiyorum." Beni kollarımdan tutup yolcu koltuğuna oturmamı sağladı. "Şimdi üzerini düzelt ve seni evine bırakayım. Gece benim için uzun olacak."
Bakışlarım kasıklarına değdiğinde, "Suyunuz çok soğuk olmasın," dedim. "Hasta olmanızı istemem. Ama hasta olursanız da, size şifalı çaylar yaparım."
Elbisemin eteğini çekiştirip bacaklarımı örttüğüm sırada arabayı yeniden çalıştırdı ve yol almaya başladığımızda, "Umarım yarın ve sonrasında da bu kadar cesaretli olursun," dedi. "Çünkü ayık olduğun ilk anda, içine girme isteğimi göz ardı etmeye yeltenmeyeceğim bile."
Hafifçe güldüm. "Bence de yeltenmeyin."
O da hafifçe güldüğünde, yolumuzun geri kalanı sessiz geçti. Dakikalar önce yaşananlar, zihnimin içinde dönüp durdukça, kadınlığımda farklı sızılar beliriyordu ve dayanamadığımı hissediyordum. Üstelik erkekliği hâlâ daha fazla gösterişliydi.
Derin bir iç çektiğim an, ona tarif ettiğim adrese vardığımız andı. Arabayı yolun kenarına çektiğinde, bana dönüp, "İyi geceler," dedi. "Çok güzel bir akşamdı. Özellikle de kucağımda tatmin olman."
Başımla erkekliğini işaret ettiğimde, "Sizi hissederek tatmin olmak," derken, gözlerimin parladığından emindim. "Fazla güzeldi. Teşekkür ederim. Yarın görüşmek üzere."
Arabadan inmek için yaptığım hamle, kolumu tutup beni kendine çevirmesiyle sekteye uğrarken, dudaklarını dudaklarıma bastırıp, bir süre boyunca tutkuyla öptü beni, karşılık verdim. Hemen ardından geri çekilip, başıyla, isteksizce de olsa kapıyı işaret etti.
"Yarın görüşeceğiz, güzelim."
Hafifçe tebessüm edip arabasından indiğimde, hızlı adımlarla evime doğru ilerledim. Kapıdan içeri girene kadar gitmemiş, arabasının içinden beni izlemişti.
Ben neden bu kadar mutlu hissediyordum?
Gecenin sessizliğinin hâkim olduğu evime girmemle birlikte, babam karşımda dikilirken, öylece kalakaldım.
Çehresindeki öfke, içtiğini anlamamı fazlasıyla net bir şekilde sağlarken, zorlukla konuşarak, "Neredeydin?" diye sordu ve hemen ardından, bağırarak ekledi. "Bu saate kadar neredeydin, Çağıl?!"
💫