"Ben Berk'in nişanlısıyım, küçük fahişe."
Kesilen nefesim ve şiddetle titreyen ellerim, ayakta bile güçlükle durmama neden olurken, bakışlarımı hızla Berk'e çevirip, bakışlarıma öfke ve nefreti işledim.
Öfkem de, nefretim de karşımdaki kadınınkinden daha güçlü, daha ölümcüldü.
Berk, bana ifadesiz gözlerle bakarken, bakışlarını kaçırıp karşımızdaki kadına çevirdi ve âdeta gürleyerek, "Fahişe diye kime derler, biliyor musun?" diye sordu. Beni kendine mümkünmüş gibi daha da sıkı sardığında, ona engel olamadım. Gücüm yoktu, zayıftım. "Fahişe, bir başkasıyla nişanlıyken, bir başkasının altına girene denir, Gökçe." Nefretle gülümsedi. "Senin gibilere..."
Adının Gökçe olduğunu öğrendiğim kadın, duyduğu şeyle âdeta sarsılırken, "Sen..." dedi zorlukla. "Sen ne saçmalıyorsun, Berk? Kendi yaptığın adiliği böyle mi örteceksin?"
Berk'in eli yumruk olurken, hızla öne atılıp, "Kes sesini!" diye bağırdı. Korkuyla irkildim. Onu hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. "Adi olan da, adilik yapan da sensin, Gökçe! Anlatsana, iki hafta önce Antalya'da kiminleydin?!"
Gökçe'nin bakışları zemine savrulurken, "Berk," dedi zorlukla. "Bu yalnızca bir saçmalık. Seni asla aldatmayacağımı biliyorsun." Yanaklarına sahte gözyaşları düştü, yalnızca bir anlığına bana baktı. "Ama sen... Sen beni bu basit fahişeyle aldattın." Bakışlarını bu kez uzunca bir süre üzerimde dolaştırdı. "Şu hâlinize bak... Sana inanamıyorum, Berk! Nasıl yaptın?"
Ben fahişe değildim. Sadece Berk'le sevişmeyi istemiştim. Onu deli gibi istemiştim. Ve sonuçta, onunla sevişmiş, ilkimi ona vermiştim fakat bu, fahişelik değildi.
Bir başkasıyla ilişkisi olmayan bir kadın, bir başkasıyla ilişkiye sahip olmayan herhangi bir istediği erkekle, istediği takdirde sevişebilirdi.
Ben de Berk'le sevişmiştim.
Onun nişanlı olduğunu bilemezdim. Dokunuşları, o kadar tamahkârdı ki, bunu yalnızca birkaç dakika öncesine kadar, aklımın ucundan dahi geçirmezdim.
O kadar özgürce sevişmişti ki benimle, onu da kendime ait sanmıştım. Bilemezdim. Beni bu kadar yıkacağını, ruhumu bu denli acıtacağını bilemezdim.
Yıkılmışlığımın ortasında, Berk, Gökçe'nin söylediği şey karşısında fazlasıyla öfkelenirken, "Bir daha fahişe deme!" diye gürledi. "Çağıl'ın, beni aldatan bir nişanlım olduğundan haberi yoktu. Biliyor musun, Gökçe? Onu deli gibi istedim." Bana baktı, belimdeki eli orayı usulca okşadı. Hiçbir tepki veremedim, donakalmıştım. "Birbirimizi deli gibi istedik ve bundan sonra hep birlikteyiz. Sen de babanı, altına girdiğin adamla tanıştır."
Gökçe, iyice sarsılırken, "Ama..." diye itiraz etmeye yeltendi fakat Berk konuşmasına izin vermedi.
"Bu kadar yeter!" derken, fazlasıyla öfkeliydi. "Sen, bir başkasının altına girdiğini öğrendiğim günden itibaren benim hiçbir şeyim değilsin ve şimdi, defolup gidebilirsin."
Olayın neresinde olduğumu hiçbir şekilde anlamlandırmazken, dolu dolu olmuş gözlerimle, Gökçe'nin bahçe kapısından çıkıp gidişini izledim.
Berk'se, beni hâlâ serbest bırakmamış, usul usul tenimi seviyordu. Kapıyı kapatıp beni oturma odasına yönlendirdiğinde, fazlasıyla donuktum. Şok içerisindeydim çünkü.