''Seni sevmeyi öğrenmeye devam edeceğim. Beni sevmeyi öğrenmeye devam edeceksin. Ve ikimiz de keşfedeceğiz...''
''Yani Beyefendi Jae-hyun, askerlerin sayısının yeterli olmadığını söylüyorsunuz ve bir sonraki asker alımlarında sayının artırılmasının gerektiğini düşünüyorsunuz, öyle mi?''
Kang Young Hyun, yani Illea Başkent Raporu'nun sunucusu ve kraliyet ailesiyle röportaj yapan tek kişi, sorusunu sordu.
Rapordaki tartışmalarımız sınanıyordu ve bunun bilincindeydik. Chanyeol'ün zaman sınırlaması olmasa da halk sayıca azalmamızı şiddetle arzuluyordu ve kralın, kraliçenin ve danışmanlarının da bunu istediğini hissediyordum. Eğer burada kalmayı diliyorsak, onlar nerede ve ne zaman istiyorsa sahneye çıkmalıydık. Askerlerle ilgili o berbat raporu geride bıraktığıma memnundum. İstatistiklerin bir kısmını hatırlıyordum, yani bu gece iyi bir izlenim bırakma olasılığım vardı.
''Kesinlikle Young Hyun. Yeni Asya'daki savaş senelerdir sürüyor. Bence, birkaç kalabalık grup daha askere alınırsa, savaşı bitirmek için gereken asker sayısına ulaşırız.''
Gerçekten Jae-hyun'a dayanamıyordum. Bir erkeği kovdurmuştu, geçen ay Hyunjin'in doğum günü partisini mahvetmişti ve kelimenin tam anlamıyla üstümdeki takım elbiseyi söküp almaya çalışmıştı. Sosyal statüsünün İki olması, kendini bizden üstün görmesini sağlıyordu. Dürüst olmak gerekirse, Illea'nın sahip olduğu askerlerin sayısı hakkında bir fikrim yoktu ama şimdi Jae-hyun'un fikri olduğunu öğrendiğim için tereddüt etmeden karşı çıktım.
Ses tonumun, elimden geldiğince beyefendi gibi çıkmasını sağlayarak ''Katılmıyorum,'' dedim. Jae-hyun bana döndü, dönerken siyah saçları hafif yana savruldu. Sırtı kameraya dönük olduğundan, bana edepsizce gözlerini dikerken son derece rahattı.
Young Hyun, ''Aa, Beyefendi Baekhyun, askerlerin sayısını arttırmanın kötü bir fikir olduğunu mu düşünüyorsunuz?'' diye sordu.
Yanaklarımı ateş bastığını hissediyordum. ''İkiler, para vererek askerlikten kurtulabiliyorlar, yani Beyefendi Jae-hyun'un, biricik erkek evlatlarını kaybeden ailelere ne olduğunu görmediğinden eminim. Daha fazla asker almak halkı paramparça edecektir, özellikle de daha geniş aileleri olan ve hayatta kalabilmek için tüm aile bireylerinin çalışmasına ihtiyaç duyan alt sınıflar için.''
Yanımda oturan Yohan, beni dirseğiyle dostane bir şekilde dürttü.
Jae-hyun ayağa kalktı. ''Eh, o halde ne yapmalıyız? Herhalde arkamıza yaslanıp, bu savaşların sürmesine izin vermemiz gerektiğini öne sürmüyorsundur?''
''Hayır, hayır. Tabii ki Illea'nın savaşmasını istemiyorum.''
Düşüncelerimi toparlamak için duraksadım ve bir tür destek alabilir miyim diye Chanyeol'e baktım. Yanında duran kral alınmış gibi duruyordu.
Yön değiştirmem gerekiyordu, böylece ben de aklıma gelen ilk şeyi söyledim. ''Ya gönüllü olsaydı?''
Young Hyun ''Gönüllü mü?'' diye sordu.
Jae-hyun ve Taeil güldüler ki bu işi daha beter etti. Fakat sonra iyice düşündüm. Berbat bir fikir miydi?
''Evet. Eminim ki bazı düzenlemeler yapmak gerekecektir ama belki sadece hayatta kalmak ve geride bıraktıkları yaşama dönmek isteyen çocuklar yerine, asker olmak isteyen yetişkinlerle ordumuz daha verimli olur.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
꧁ELITE꧂
Teen Fiction꧁SELECTİON꧂kitabının devam serisidir. Birinci kitabı okumadan ikinci seriyi anlayamazsınız. "Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum. Jongin'in prens olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi. Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım. Chanye...