"Kollarımda seni güvende tutacağım, bana sarıl tatlım. Ve sen de ihtiyacın olan her şey olabileceğimi göreceksin."
Angeles'da hava oldukça sakindi, bir süre kıpırdamadan uzanıp Chanyeol'ün nefes alıp verişini dinledim sadece. Onu gerçekten huzurlu ve mutlu yakalamak gittikçe daha zorlaşıyordu; ben de adının tadını çıkarttım, en iyi ruh hâlinin birlikte olduğumuzda ortaya çıkması beni mutlu ediyordu.
Chanyeol, Seçim altı erkeğe indiğinden beri, otuz beşimiz saraya geldiğimizde olduğundan daha tedirgindi. Sanırım kararlarını vermek için daha fazla zamanı olacağını düşünmüştü. Ve bunu itiraf etmek her ne kadar beni utandırsa da bu yönde umutlanmasına sebep olan kişi olduğumu biliyordum.
Prens Chanyeol, Illea'nın veliaht prensi, benden hoşlanıyordu. Bir hafta önce, hiç tereddütte kalmadan hislerine karşılık verdiğimi söyleyebilseydim, tüm bu yarışma da bitmiş olacaktı. Ve bazen, bu fikri kafamda canlandırıyor, sadece Chanyeol'e ait olmanın nasıl bir şey olabileceğini merak ediyordum.
Fakat sorun şu ki Chanyeol de bana ait değildi. Burada beş erkek daha vardı -randevulaştığı ve kulaklarına bir şeyler fısıldadığı erkekler- ve ben bundan ne anlam çıkartacağımı bilemiyordum. Sonrasında eğer Chanyeol'ü kabul edersem, tacı da kabul etmem gerektiği gerçeği vardı; bu düşünceyi görmezden gelmeyi tercih ediyordum, çünkü benim için ne anlama geldiğinden pek emin değildim.
Ve tabii ki bir de Jongin vardı.
Artık erkek arkadaşım sayılmazdı -Seçim'e katıldığım belli olmadan önce benden ayrılmıştı- ama saraya muhafız olarak geldiğinde, unutmaya çalıştığım tüm duygular tekrar kalbimi istila etmişti. Jongin benim ilk aşkımdı; ona baktığımda... Onundum.
Chanyeol, Jongin'in sarayda olduğunu bilmiyordu ama yaşadığım yerde, unutmaya çalıştığım biri olduğunu biliyordu ve birlikte olmayacaksak, mutlu olabileceği birilerini bulmaya çalışırken bana zaman tanıma nezaketini göstermişti.
Kafasını hareket ettirip saçlarıma doğru nefes aldığında, bunu düşündüm. Chanyeol'e âşık olmak neler hissettirirdi acaba?
''En son ne zaman gerçekten yıldızlara baktığımı biliyor musun?'' diye sordu.
Battaniyemizin üzerinde, Angeles gecelerinin soğuğundan korunmaya çalışarak ona sokuldum.
''Özel öğretmenlerimden biri, birkaç sene önce bana astronomi çalıştırmıştı. Eğer yakından bakarsan, yıldızların farklı renklerde olduğunu görebilirsin.''
''Dur bir dakika. En son yıldızlara baktığında, amacın ders çalışmak mıydı? Eğlenmeye ne oldu?''
Kıkırdadı. ''Demek eğlence. Bütçe düzenlemelerini ve altyapı komitesinin toplantılarını düşünmek zorundayım. Ah, bu arada bir de savaş stratejileri üretmeliyim. Bu konuda berbatım.''
''Başka hangi konuda berbatsın?'' diye sorarken elimi kolalı gömleğinde gezdiriyordum. Dokunuşumdan yüz bularak, Chanyeol de sırtıma doladığı eliyle omzumda daireler çiziyordu.
Şakadan sinirlenmiş gibi yaparak, ''Bunu neden bilmek istiyorsun ki?'' diye sordu.
''Çünkü hâlâ senin hakkında çok az şey biliyorum. Ve sen daima kusursuz görünüyorsun. Kusursuz olmadığına dair elimde kanıt olsa iyi olurdu.''
Dirseğini yere koyarak toparlandı ve yüzüme odaklandı. ''Kusursuz olmadığımı biliyorsun.''
''Kusursuza son derece yakınsın,'' diye karşı çıktım. Birbirimize hafifçe dokunuyorduk. Dizler, kollar, parmaklar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
꧁ELITE꧂
Genç Kurgu꧁SELECTİON꧂kitabının devam serisidir. Birinci kitabı okumadan ikinci seriyi anlayamazsınız. "Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum. Jongin'in prens olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi. Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım. Chanye...