"Ve gitmemi istersen gideceğim.
Eğer cesaret edersen kalacağım.
Ve eğer gidersem yanacağım.
Ve eğer gidersem delireceğim.
Sevgilimin beni oraya götürmesine izin vererek."Odama girdiğimde beklediğim en son şey, hizmetçilerimin beni çılgınca alkışlamalarıydı. Bir anlığına orada öylece durdum, destekleri beni gerçekten etkilemişti ve yüzlerinde parıldayan gurur rahatlamamı sağladı. Beni utandırmayı kestiklerinde, Linchen ellerimden tuttu.
''Çok iyi söylediniz hanımefendi.'' İçtenlikle ellerimi sıktı ve gözlerinde sözlerimin yarattığı neşeyi gördüğümden bir anlığına kendimi berbat hissetmedim.
Jae, ''Bunu yaptığınıza inanamıyorum! Kimse bizim için sesini çıkartmazdı!'' diye ekledi.
Dudu tiz perdeden, ''Chanyeol sizi seçmek zorunda,'' dedi. ''Bana umut veren tek kişi sizsiniz.''
Umut.
Düşünmem gerekiyordu ve gerçekten düşünebileceğim tek yer bahçelerdi. Hizmetçilerim kalmam için ısrar ettiyseler de yanlarından ayrıldım, koridorun sonundaki merdivene giden uzun yola koyuldum. Her zamanki muhafız saymazsak, kat boş ve sessizdi. Son yarım saat içinde ne kadar çok şey yaşandığını hesaba katarsak, sarayda hareket patlaması yaşanması gerekiyor gibiydi.
Hastane kanadını geçtiğimde, kapı ardına kadar açıldı ve elinden mühürlü, metal bir kutuyu düşüren Chanyeol'e çarptım. Çarpışma pek sert olmasa da homurdandı.
''Odanın dışında ne yapıyorsun?'' diye sordu, kutuyu kaldırmak için yavaşça eğildi. Bir kenarında adının yazdığını gördüm. Hastane kanadına koyduğu şeyi merak ettim.
''Bahçelere gidiyordum. Aptalca bir şey yapıp yapmadığımı anlamaya çalışıyorum.''
Chanyeol, ayakta durmakta zorluk çekiyormuş gibi göründü.
''Ah, seni temin ederim ki aptalcaydı.''
''Yardıma ihtiyacın var mı?''
''Hayır,'' diye hızlıca cevap verdi, gözlerime bakmaktan kaçındı. ''Sadece odama gidiyordum. Ve sana da aynısını yapmanı öneririm.''
''Chanyeol.'' Sesimdeki yalvarma tonu bana bakmasını sağladı. ''Çok üzgünüm. Sinirlenmiştim ve yapmak istediğim... Artık bilmiyorum bile. Ve Bir olmanın getirdiği avantajlar olduğunu, bazı şeyleri değiştirebileceğini söyleyen kişi de sendin.''
Gözlerini devirdi. ''Sen Bir değilsin.'' Aramızda bir sessizlik oldu. ''Öyle olsaydın dahi işleri nasıl yürüttüğüme hiç dikkat etmedin mi? Bunlar ufak şeyler ve usulca ilerliyorum. Şimdilik olması gereken bu. Televizyona çıkıp işlerin yürüyüş şeklinden şikâyet edip babamın ya da başka birinin desteğini bekleyemezsin.''
''Üzgünüm!'' diye tiz perdeden bağırdım. ''Çok, çok üzgünüm.''
Bir anlığına duraksadı. ''Bence, bu yeteri kadar...''
Aynı anda birilerinin bağırdığını duyduk. Chanyeol döndü ve yürümeye başladı ve ben de onu takip ediyor, bu seslerden bir anlam çıkartmaya çalışıyordum. Birileri kavga mı ediyordu? Ana koridora ve bahçelere açılan kapılara yaklaştığımızda muhafızların buraya doluştuğunu gördük.
Birileri, ''Alarmı çal!'' diye bağırdı. ''Kapılardan içeri girdiler!''
Başka bir muhafız, sesleri bastırarak ''Silahlar hazır!'' diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
꧁ELITE꧂
Novela Juvenil꧁SELECTİON꧂kitabının devam serisidir. Birinci kitabı okumadan ikinci seriyi anlayamazsınız. "Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum. Jongin'in prens olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi. Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım. Chanye...