23. Bölüm

123 20 1
                                    

''Eğer iyi zamanların bir paganı olsaydım, aşkım gün ışığı olurdu. Tatlı günahlarımızdan daha tatlı bir masumiyet yoktur.''




   Yemek odasına gittiğimde kraliçeye eğilerek selam verdim ama o fark etmedi. Şimdiden gelen tek kişi olan Mark'a baktım ve o da sadece omuz silkti. Aynı derecede görmezden gelinen Taeil ile Jae-hyun içeri girdiklerinde yerime oturdum ve sonunda Hyunjin geldi, tam yanıma oturdu ama gözlerini Kraliçe Young-mi'den ayırmadı. Kraliçe, duvara gözlerini dikerken ya da sanki ters giden bir şey varmış gibi ara sıra Chanyeol ile kralın sandalyelerine bakarken kendi dünyasına dalmış gibi görünüyordu.

   Uşaklar yemekleri servis etmeye ve erkeklerin çoğu da yemeye başladılar ama Hyunjin ana masayı gözetlemeye devam etti.

   ''Neler olduğunu biliyor musun?'' diye fısıldadım.

   Hyunjin iç çekti ve bana döndü. ''Mark, neler olduğunu iç kaynaklardan öğrenmek ve Chanyeol ile kral Yeni Asya'ya vardıklarında karşılanmalarını sağlamak için ailesini aradı. Ama Mark'ın ailesi oraya hiç gelmediklerini söylüyor.''

    ''Hiç gelmemişler mi?''

   Hyunjin başıyla onayladı. ''İşin tuhaf yanı, vardıklarında kral aramıştı ve o da Chanyeol de Kraliçe Young-mi ile konuşmuşlardı. Durumları iyiydi ve kraliçeye Yeni Asya'da olduklarını söylemişlerdi ama Mark'ın ailesi gelmediklerini söylemeye devam etti.''

   Anlamaya çalışırken alnımı kırıştırdım. ''Tüm bunlar ne anlama geliyor?''

    ''Bilmiyorum,'' diye itiraf etti. ''Orada olduklarını söylüyorlar, yani nasıl orada olamazlar ki? Mantıklı gelmiyor.''

   ''Haa,'' dedim, başka ne diyebileceğimden emin değildim. Mark'ın ailesi orada olduklarını nasıl bilemezdi? Peki ya gerçekten Yeni Asya'da değillerse? Nerede olabilirlerdi ki?

   Hyunjin bana iyice sokuldu. ''Seninle konuşmak istediğim bir şey daha var,'' diye fısıldadı. ''Kahvaltıdan sonra bahçede yürüyüşe çıkabilir miyiz?''

   ''Tabii ki,'' diye yanıtladım, bildiklerini öğrenmek için hevesliydim.

   İkimiz de hızlıca yedik. Ne öğrendiğinden emin değildim ama eğer dışarıda konuşmak istediyse, besbelli gizli kalması gerekiyordu. Kraliçenin dikkati çok dağınıktı, biz çıkarken fark etmedi bile.

   Gün ışığı ile aydınlanmış bahçelere çıkmak, kendimi harika hissettirdi. ''Dışarıya çıkmayalı bayağı oldu,'' dedim, gözlerimi kapattım ve suratımı güneşe doğru kaldırdım.

   ''Genellikle Chanyeol ile geliyorsun, değil mi?''

   ''Hı hı.'' Biraz sonra, bunu nasıl bildiğini merak ettim. Herkesin bildiği bir şey miydi?

   Genzimi temizledim. ''Peki, ne hakkında konuşmak istiyordun?''

   Bir ağacın gölgesinde durdu ve benimle yüzleşmek için döndü. ''Bence seninle birlikte Chanyeol hakkında konuşmalıyız.''

   ''Ne olmuş ki ona?''

   Kıpırdandı. ''Eh, kendimi kaybetmeye hazırladım. Sanırım hepimiz hazırladık, belki Jae-hyun hariç. Besbelli ortadaydı Baekhyun. Seni istiyordu. Ve daha sonra Yohan'ın olayı yaşandı ve durum değişti.''

   Ne diyeceğimi pek bilemiyordum. ''Yani, lider konuma geldiğin için üzgün olduğunu falan mı söylemek istiyorsun?''

   Samimi bir tonla ''Hayır!'' dedi. ''Hâlâ seni önemsediğini görebiliyorum. Kör değilim. Dediğim tek şey, bu noktada seninle baş başa gidiyor olabileceğimiz. Hoşuma gidiyorsun. Bence gerçekten harika birisin ve işlerin çirkinleşmesini istemiyorum, sonucu nasıl olursa olsun.''

꧁ELITE꧂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin