26. Bölüm

110 19 15
                                    

"Kahverengi suçlu gözler ve küçük beyaz yalanlar... Komik değil mi, ona nasıl koştuğun? Bizim ayrılmamızın hemen ardından? Onunla gösteriş yapıyorsun, sanki yeni bir ödülmüş gibi. Eğer dürüst olsaydın, hiçbir lanet olası yolu yoktu."



   Kahvaltıya geç gittim. Chanyeol ile ya da herhangi bir erkekle karşılaşma riskini göze almak istemiyordum. Ben henüz merdivenlere varamadan, Jongin koridordan çıkarak geldi. Ağzımdan sinirle bir inilti çıktı ve o da bana yaklaşmadan önce etrafına bakındı.

   Usulca, ''Nerelerdeydin?'' diye sordum.

    ''Çalışıyordum Baek. Ben bir muhafızım. Beni ne zaman ve nereye tayin edeceklerine karar veremem. Odanın önündeki pozisyonum elimden alındı.''

   Nedenini sormak istedim ama şimdi zamanı değildi. ''Seninle konuşmam gerek.''

   Bir anlığına düşündü. ''İkide ilk kattaki, hastane kanadının altındaki koridora git. Orada bulunabilirim ama uzun süreli olmaz.'' Başımla onayladım. Başıyla hızlıca selam verdi ve kimse konuşmamızı duymadan önce çekip gitti ve ben de tatmin olmadığım halde merdivenlerden inmeye devam ettim.

   Çığlık atmak istiyordum. Cumartesi günlerinin, Erkekler Odası'nda tam günlük hapis hayatı yaşatması hiç adil değildi. İnsanlar ziyaret etmeye geldiklerinde kraliçeyi görmek istiyorlardı, bizi değil. Aramızdan biri prens olduğunda, bu durum muhtemelen değişecekti ama şu anda şimdilik Hyunjin'in sunumunu tekrar gözden geçirmesini izlemek zorundaydım. Diğerleri de bir şeyler okuyorlardı, bunlar notlar ya da raporlardan oluşuyordu ve benim midem bulanıyordu. Bir fikre ihtiyacım vardı, hem de hemen. Jongin'in idrak etmeme yardımcı olacağından emindim ve ne olursa olsun bu gece bir şeylere başlamak zorundaydım.

   Chae-rin, sanki düşüncelerimi okuyabiliyormuş gibi kraliçenin yanından ayrıldı ve benimle görüşmek için yanıma geldi.

   ''Yıldız öğrencim bugün nasıl?'' diye sordu, ses tonunu diğerlerinin fark edemeyeceği kadar kısık tutuyordu.

   ''Harika.''

   ''Projen ne âlemde? Mükemmelleştirmek için yardıma ihtiyacın var mı?'' diye önerdi.

   Mükemmelleştirmek mi? Elimdeki hiçliği nasıl daha iyi bir hale getirebilirdim ki?

   ''Harika gidiyor. Bayılacaksın, buna eminim,'' diye yalan söyledim.

   Başını biraz eğdi. ''Biraz ketum davranıyorsun galiba?''

   ''Biraz.'' Gülümsedim.

   ''Bu hiç sorun değil. Son zamanlarda muhteşem işler başardın. Olağanüstü olacağından şüphem yok.'' Chae-rin, odadan çıkmak için giderken omzuma usulca vurdu.

   Başım feci beladaydı.

   Dakikalar öylesine yavaş geçiyordu ki özel bir tür işkence gibi hissettiriyordu. Saat ikiye gelmeden biraz önce kendime izin verdim ve koridora çıktım. Koridorun tam sonundaki devasa pencerenin önünde koyu kırmızı renkli bir kanepe vardı. Beklemek için oturdum. Etrafta saat göremedim ama dakikalar, rahatımı bozacak kadar yavaş ilerliyordu. Sonunda Jongin bir köşeden çıkarak geldi.

   ''Zamanı gelmişti.'' İç çektim.

   ''Sorun nedir?'' diye sordu, koltuğun önünde dikildi, resmi görevli gibi görünüyordu.

   Çok fazla şey, diye düşündüm. Sana anlatamayacağım çok fazla şey sorun yaratıyor.

   Zihinsel özürlüymüşüm gibi ''Bize bir görev verildi ve ben ne yapacağımı bilemiyorum. Aklıma hiçbir şey gelmiyor ve strese girdim ve uyuyamıyorum,'' dedim.

꧁ELITE꧂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin